TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilciliği’nce 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümünde bir kez daha uyardı. Başkan Coşkun Çatalkaya, “Tüm uyarılarımıza rağmen Marmara depremleri ve sonrasında gerekli tedbirler alınmadığı için 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde 53.537 vatandaşımız daha yaşamını yitirdi” dedi.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilciliği, 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümünde oda binasında basın açıklaması yapıldı.
“Değişen bir şey yok”
Oda Başkanı Coşkun Çatalkaya tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Ülkemiz Cumhurbaşkanının Başkanlığında 1996 yılında toplanan Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı (Habitat II) Deklarasyonun üzerinden 28 yıl, 18.500’e yakın insanımızın yaşamını yitirdiği 17 Ağustos 1999 Marmara depremin üzerinden ise 25 yıl geçti, değişen bir şey yok. Yapılan bilimsel araştırmalar ve yaşanan afet olayları açıkça göstermiştir ki, ülkemiz yerleşimlerindeki jeolojik, yapısal, ekolojik, sosyal, kültürel ve yönetsel kırılganlıklar o derece yüksektir ki doğa olayları meydana geldiklerinde hızla birer afete dönüşerek önemli can ve mal kayıplarının yaşanmasına yol açabilmektedir. Öte yandan dünya genelinde ise iklim değişikliğinin etkileriyle afet olaylarının sıklığında ve şiddetinde önemli artışlar yaşanmaya başlamıştır. Bu durum nedeniyle ülkemizde kamu yönetiminin en temel görevlerinden biri gelecekte meydana gelebilecek afetlerden toplumu koruyacak risk azaltma politikalarını uygulamaktır. Afetlerden toplumu koruyacak politikaları geliştirmek ve uygulamak ister merkezi yönetim birimleri (Bakanlıklar, Genel Müdürlükler, Başkanlıklar vb.), ister yerel yönetimler (Valilik birimleri, Büyükşehir Belediyesi Başkanlıkları vb.) olsun kamu yönetiminin temel bir görevidir. Kamu yönetimi, diğer bir ifadeyle İdare, afet sonrasında acil yardım ve destekleri (gıda, geçici barınma, ilk yardım, ilaç vb.) sağlamak kadar afet öncesi gerekli koruyucu ve risk azaltıcı önlemleri alarak afet zararlarının ortaya çıkmasını engellemek veya en az seviyeye indirmekle de görevlidir. Türkiye gibi afetlerin sık yaşandığı bir coğrafyada kurulmuş ülkede, afetlere ilişkin görev ve sorumlulukları bütünlük içerisinde yerine getirmek temel bir kamu hizmeti olmanın yanı sıra İdarenin hukuksal bir sorumluluğudur.
Bu bağlamda Muğla Büyükşehir Belediyesinin Tmmob ve bağlı odalarıyla mesleki ve teknik işbirliği platformları oluşturarak mevzuat yetersizliğinden kaynaklı birçok problemi çözme –uygulama-yönetme ve denetleme konusundaki girişim ve uygulamalarını takdirle karşıladığımızı ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bu çalışmaları her alanda destek olduğumuzu belirtmek istiyoruz. İdareler afet yönetim döngüsü içerisindeki “afet öncesi, anı ve sonrası” aşamalara ait görevleri idari bir işlem olup diğer tüm idari işlemlerde olduğu gibi öncelikle hukuka uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Aksi durumda, yani idarenin bu görevlerini yerine getirmemesi, eksik veya geç yerine getirmesi durumunda idarenin hizmet kusuru söz konusu olacağından, idare açısından hukuki sorumluluk doğar. Ancak ülkemiz hukuk sisteminde uzunca bir süre depremler başta olmak üzere afet olayları “MÜCBİR SEBEP” olarak değerlendirilmekte, afet sonucu ortaya çıkan kayıp ve zararların, idarenin yürüttüğü bir kamu hizmetinden kaynaklanmadığı, dolayısıyla idarenin afetlere karşı sorumluluğunun ortadan kalktığı kabul edilmektedir. İdarenin afetler karşısındaki sorumluluğunun hukuksal temelini Anayasa ve yasalar oluşturur.
Yürürlükteki Anayasanın yaşam hakkı (Anayasa, Md-17), maddi ve manevi varlığını koruma hakkı (Anayasa, Md-17), mülkiyet hakkı (Anayasa, Md-35), sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı (Anayasa, Md-56) gibi temel insan hak ve özgürlüklerini düzenleyen hükümleri İdarenin afetler karşısındaki sorumluluğunun genel çerçevesini oluşturur ve yurttaşlar açısından garanti altına alır. Öte yandan 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunun, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu gibi kanunlardaki hükümlerde bu çerçevenin içini doldurur. Genel olarak idarenin sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için zararın, idarenin yürüttüğü bir kamu hizmetinden kaynaklanması ve zarar ile idarenin işlemi arasında nedensellik bağı kurulabilmesi gerekir. Ülkemiz hukuk sisteminde uzunca bir süre başta deprem olmak üzere afet olayları “MÜCBİR SEBEP” olarak değerlendirildiğinden afet sonucu ortaya çıkan kayıp ve zararların, idarenin yürüttüğü bir kamu hizmetinden kaynaklanmadığı ve dolayısıyla idarenin afetlere karşı sorumluluğunun ortadan kalktığı kabul edilmiştir. Ancak son yıllarda, özellikle 30 Ekim 2020 Sisam depreminden sonra açılan gerek cezai gerekse afetzedelerin tazminat davalarında, mahkemelerin “MÜCBİR SEBEP” yaklaşımından uzaklaştığı görülmeye başlanmıştır. Bilim, mühendislik ve teknolojideki gelişim ve değişim sürecinde geldiğimiz noktada afetler önlenemez olaylar olmaktan ve kader olarak görülmekten çıkmıştır. Japonya, Şili gibi dünya örneklerinde de görüldüğü üzere uluslararası deneyim, kırılganlıkların azaltılmasına odaklanan bütünleşik afet yönetim sisteminin, afet zararlarının azaltılmasını sağladığını dünya kamuoyuna göstermiştir. Afetlerin mücadele edilebilen, önlenebilen, önceden tahmin edilebilen gerçekliği karşısında “MÜCBİR SEBEBİN” temel dayanağını oluşturan “öngörülemezlik ve önlenemezlik” anlamını yitirmiş ve afetlere yönelik olarak hukuki açıdan da kullanılamaz hale gelmiştir.”