Muğla Çimento Avukatı Cenk Özen, bölge halkının çimento fabrikasının imar planlarının iptal edilmesi talebine karşı açıklama yaptı. Özen, “Son günlerde imar planlarının değişeceği yolunda yapılan beyanatların hukuki bir karşılığı yoktur. Yerel yöneticilerin, bu bir avuç azınlığın baskılarına boyun eğerek, kentlerindeki sessiz çoğunluğun menfaatlerini göz ardı etmeleri kabul edilebilir olmadığı gibi aynı şekilde bu baskılara boyun eğerek aldıkları gayrı hukuki kararları da kabul etmemiz mümkün değildir” dedi.
Muğla’da kurulmak istenen ve 2. ÇED raporu da iptal edilerek belediye tarafından mühürlenen çimento fabrikasına karşı, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi, Deştin Çevre Platformu., Bayır Çevre Komitesi ve bölge sakinleri, fabrika alanının 1/100.000 ölçekli çevre düzeni imar planından ‘Sanayi Alanı’ kullanım kararının iptal edilmesi için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dava açmıştı. İmar planlarının iptalini talep eden yurttaşlar, Muğla Büyükşehir Belediyesi Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı’na da katılmıştı.
Yaşananların ardından Muğla Çimento Avukatı Cenk Özen, yazılı açıklama yaptı. Avukat Özen, “Öncelikle belirtmek isteriz ki; müvekkil şirketin yatırımını gerçekleştirdiği alan imar planlarında ‘Entegre Çimento Fabrikası’ olarak belirlenmiş bir alandır. Bu alana ilişkin açılan davalar, Danıştay 6.Dairesi’nin’ kesin kararı ile reddolunmuş olup ortada ‘Kesin Hüküm’ niteliğinde bir karar bulunduğundan bu aşamadan sonra imar planının değişmesi mümkün değildir. Keza; bazı grupların bölgenin 1/100.000’lik planlarının iptali için açtıkları dava da aynı şekilde reddolunmuştur. Bu sebeple de son günlerde imar planlarının değişeceği yolunda yapılan beyanatların hukuki bir karşılığı yoktur” dedi.
“Baskılara boyun eğerek aldıkları gayrı hukuki kararları da kabul etmemiz mümkün değildir”
Özen, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
Üzülerek görmekteyiz ki, son dönemde kendilerini sözüm ona ‘çevre uğruna hukuk mücadelesi veren kişiler’ olarak nitelendiren birtakım kişiler, hiç çekinmeden ‘hukuki değil, siyasi karar almanızı bekliyoruz’ şeklinde söylemlerle yerel yönetimler üzerinde baskı kurmaktadırlar. İşin daha üzücü olan yanı ise yerel yöneticilerin bu grupların baskılarına boyun eğerek, hakikaten hukuk dışı kararlara imza atmalarıdır. Görevleri, seçildikleri kentin menfaatleri için çalışmak olan yerel yöneticilerin, bu bir avuç azınlığın baskılarına boyun eğerek, kentlerindeki sessiz çoğunluğun menfaatlerini göz ardı etmeleri kabul edilebilir olmadığı gibi aynı şekilde bu baskılara boyun eğerek aldıkları gayrı hukuki kararları da kabul etmemiz mümkün değildir. Nitekim, bunun son örneği; müvekkile ait tesis hakkında Menteşe Belediyesi tarafından alınan yıkım kararıdır. Bizzat sayın Menteşe Belediye başkanının beyanında da belirttiği gibi, müvekkile ait fabrika binası, imar durumuna ve resmi ruhsatına uygun olarak inşa edilmiş olmasına rağmen alınan yıkım kararının ‘hukuki’ olduğundan bahsetmek mümkün değildir.”
“Sesi çok çıkan azınlık bir zümreye teslim olan yerel idareciler, bu tutumlarını bir kez daha gözden geçirmelidir”
Özen, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Müvekkilim şirket, sürecin en başından beri hukuk içerisinde kalarak, bağımsız mahkemelerce kendisi aleyhine verilen kararları dahi saygı ile karşılamış ve asla hukuk dışı yollara tevessül etmemiştir. Bu nedenle de projeye karşı tutum takınan tüm çevrelerin de aynı şekilde hukuka saygı duymasını beklemekteyiz. Aynı nedenle de, hukuk dışı yollara tevessül eden her makam ve mercideki kişilere karşı tüm hukuki yollara başvurmaktan elbette geri durmayacağız. Bu çerçevede belirttiğimiz tarzda gayrı hukuki kararların altına imza atan belediye başkan ve meclis üyeleri hakkında cezai ve hukuki yönden gerekli müracaatlarımızı adli ve idari yargı makamlar nezdinde yapacağımızın bilinmesini isteriz. Son olarak; Muğla’nın en büyük çevre sorunu olan mermer ocağı atıklarını ham madde, Yatağan Termik Santrali’nin küllerini ise enerji kaynağı olarak kullanarak bertaraf edecek, doğrudan ve dolaylı istihdam ile bölgedeki 10.000 kişiye istihdam yaratacak olan, Muğla’nın hali hazırda en büyük 2. sanayi kuruluşu olması dolayısı ile yaratacağı ticaret hacmi ile küçük esnafı dahil tüm bölgeye katacağı ekonomik canlılığı göz ardı ederek sesi çok çıkan azınlık bir zümreye teslim olan yerel idarecilerin bu tutumlarını bir kez daha gözden geçirmelerini, her yatırıma karşı olmak yerine, rantiyeciliği değil, üretimi ve istihdamı hedefleyerek yatırım yapan müteşebbislere destek verilmelidir.”