"Halktan taraf yeni nesil yayıncılık"
Ara
Close this search box.

SIRADA ‘GÜMÜŞ’ OLABİLİR Mİ?

Muğla’da siyaset gündemi hareketli.

MHP’de yeni il başkanı ve yönetiminin işbaşı yaptığını, AK Parti’de yeni il başkanının atandığını ve yeni yönetim kuruluna onay verildiğini, CHP’de de önceden neşter vurulması gereken konuların şimdilerde gündeme geldiğini izlemekteyiz.

Bu girizgah sırasından başlamak icap eder diye düşünerek, akıtalım bakalım görüşlerimizi.

MHP Muğla İl Başkanlığına getirilen Burak Demirel’e yeni görevi hayırlı olsun. Muğla Ülkü Ocakları Başkanlığı da yapmış olan Demirel, MHP kanadında bilinen ve çizgisini uzun yıllardır sürdüren genç bir isim.

Zamanla yaşananları çabuk unutuyoruz. Ben süreçle ilgili unutmadığım anekdotu bir daha hatırlatma yapmak isterim.

Bundan önceki dönem il başkanlığı görevi kendisine tevdi edildikten sonra ani bir karar ve gerekçe sunulmaksızın bu görevi elinden alınan ve yerine Oğuz Akarfırat’ın getirilmesiyle devam eden süreçte, yine görev kendisine nasipmiş ki, yerine tercih edilen Akarfırat’ın istifası istendi ve tekrar göreve atandı.

Burak Demirel’den söz ediyorum.

Demirel, siyasette küslük olmaması gerektiğinin ya da sabırla beklemenin illaki bir mükafatı olacağının siyasetteki sağlaması niteliğindeki bir örnek oluşturmuş gibi görünüyor.

Beni göreve getirip sonra da alan, yerime getirdiklerinin istifasını isteyip sonra da boşalan görevi tekrar bana tevdi etseler, kabul edebilir miydim bilmiyorum.

İşte bu yüzden siyasetin bir ucundan tutamıyorumdur belki de.

Neyse dava adamlığında gurur kibir olmaz diyelim ve Burak Demirel kardeşimize yeni görevinin hayırlı olmasını dileyerek, başarılı bir çalışma dönemi dileyelim.

MHP’nin ittifak ortağı AK Parti’de de yeni İl Başkanı Datça’dan Haluk Laçin oldu. Laçin’in daha önce de milletvekili aday adaylığı söz konusuydu şimdi belki de il başkanlığı marifetiyle bu hedefine bir adım daha yaklaşmış olacaktır.

Daha önce de ele almıştım, AK Parti’deki bu isim değişikliklerinin Muğla siyasetinde etkili olabildiğini henüz görmüş değiliz.

Neden derseniz değişim denilen mevhum farklı bir olgu.

Buradaki değişim sadece isimler gibi gözükse de, isimlerin yanında yapılan siyasetin değişime yön vereceği aşikar. Belki bu yeni dönemde yoğurt yiyiş farklı olabilir, kim bilir?

Bu değişimde çoğu ismin yeni denilen bir oluşumun içinde tekrar yer aldığını, ya da daha önce başka kademelere aday olmuş isimleri tekrar görmüş olsak da, buna değişim denilip denilemeyeceğinin takdirini siz okurlara bırakalım ve AK Parti’nin Haluk Laçin başkanlığındaki yeni yönetimine hayırlı olsun ve başarı dileklerimizi iletelim.

Umarım partilerini Muğla’da hedefledikleri düzeye getirmeye katkı sunarlar.

CHP’deki hareketliliğin önüne hareket kavramının karşılığı olan hiçbir şey geçemez.

Son gelişmelere baktığımızda geçtiğimiz dönemin Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay’ın Yüksek Disiplin Kurulu’na sevki hareketliliğe ciddi katkı sundu.

SİNPAŞ’a ait otel projesi için düzenlenen mevzuata aykırı ruhsatlarda sorumluluğu bulunan eski Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay’ın kesin ihraç talebiyle CHP Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) sevk edildiği gelişmesi gündeme sağlam düştü.

CHP MYK’nın, Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında parti genel merkezinde toplandığı ve toplantıda Muğla’nın Marmaris ilçesinde Kızılbük Koyu’ndaki SİNPAŞ GYO’ya ait otel inşaatına yönelik tartışmaların ele alındığı malumunuz basına servis edildi.

Bu kapsamda, inşaata yönelik imar mevzuatına ve kurallara aykırı ruhsatlandırma işlemlerinde sorumluluğu bulunan önceki dönem Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay ile Belediye Başkan Yardımcıları Burak Demirtaş ve İhsan Öztürk’ün, kesin ihraç istemiyle YDK’ya sevk edildiğini öğrendik.

Şimdi merak ettiğim şu..

Memleketin ana gündemi olmuş, çevre tahribatının yanı sıra insan sağlığına tehdit oluşturacağı gerekçesiyle bu kadar gürültüye konu olmuş olan çimento fabrikasına ruhsat veren dönemin Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş ile başkan yardımcıları için de benzer bir Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk gündeme gelir mi ya da gelmeli mi?

Kaldı ki, CHP genel merkez yönetimi, Gümüş ile ilgili böyle bir tasarrufa gitmeyip, bu ruhsatı verme girişiminin bedelini kedisini zaten aday göstermeyerek ödettiğini de düşünebilir ama bu düşünce şekli adil olmayacaktır.

Gümüş’ün, kendi işyeri gibi kanıksadığı ve Osman abisi gibi uzun yıllar oturup kalkmamayı arzuladığı belediyesini geri almak için gece gündüz çalıştığını da unutmayalım.

Varsayımlar üzerinden gitsek ve velev ki Gümüş de ihraç edilse ne olur?

Böyle bir ihraç gündeme gelirse Bahattin Gümüş’e başka partiden siyaset yapma fırsatı doğduğu gibi halen devam ettiği hazırlık içeren saha çalışmaları da boşa gitmemiş olur.

İyi de olur hem. Nasılsa kendisine çok güveniyordu. Son yerel seçimlerde aday gösterilmeyince başka partilerle pazarlık ettiği zaten sokaktaki vatandaşın bile ağzında.

Gümüş o süreçte kendisine öyle güveniyordu ki, bağımsız aday olarak bile seçime girse kazanacağı hayaline düşmüştü, hatta basına bağımsız aday olacağı haberleri bile kamuoyuna bir akşam vakti düşmüştü.

Şöyle düşününce kişilerin yaşadıkları bu zehirlenmeye hayret ediyorum.

Bu nasıl bir zehirlenmedir ki, Menteşe’deki şehir sosyolojik yapısının CHP adayının kim olduğuna bakmaksızın kişiye değil partiye oy verdiğini ve maça 2-0 önde başladığını bilmesin.

Benim bakış açımda Muğla’da yerel seçim zaferi diye adlandırıp, başarılı diye nitelendirebileceğimiz bir aday profilinden söz etmenin, adayın CHP dışındaki bir partiden aday olması ve kendi yetenekleri ile seçim kazanmasıyla mümkün olabileceğiyle ilgili olduğunu her zaman söylerim.

Bunun da şu an mümkün görünmediğini biliyorum. CHP’den aday olmayı başar ve seçil.

Bunun için zehirlenmeye ya da aday göstermediler diye küsüp, ‘bağımsız aday olacağım’ kahramanlıklarına soyunmaya gerek yok.

Öyle kendini ama atama ama kendi yaptığın üye listesi marifetiyle, bilenin bilmeyenin ön seçim diye düşünmeden sanki adil bir yöntemmiş gibi konuştuğu yöntemle CHP’den aday göstertip, kazanılan seçimle oturulan koltukta belediye başkanlığını herkes yapar.

Tespit tam da bu anlattıklarımın dışında gelişmiyor olsa, yüzde 36’lara gerilemiş bir CHP oyuyla, Osman Gürün’e bir kez daha belediye başkanlığı sunulur muydu?

Herkese yaka silktirmiş biri, başarılı olduğu için değil, şehir sosyolojisiyle ve mevcut iktidara olan refleksin yanındaki CHP’nin var olan garanti oyları sayesinde bugün belediye başkanlığı koltuğunda 25 yıl oturamazdı.

Osman Gürün’e rağmen seçim kazanılıyorsa, bunda CHP adayları değil, sözünü ettiğim sosyolojik unsurlar etken oluyor demektir.

Tespit de bu sağlamayla doğrulanır.

Sağlamanın adı Osman Gürün’dür.

İşte bu noktada Bahattin Gümüş’e de Yüksek Disiplin Kurulu yolu gözükürse, CHP dışında bir yerde siyaset yapıp, aday olmasının önü açılabilir.

Açılmalıdır ki, kendisi de seçimleri bugüne kadar kendi yetileriyle mi, güven duyulan ekibiyle mi, var olan şehirdeki CHP oyları ile mi yoksa mevcut iktidara karşı olan refleksin doğurduğu sosyolojik yapının etkileriyle mi seçim kazanılıyormuş anlayabilsin.

Bir başka deyişle kendisine gösterilen sempatinin CHP oyları olmaksızın seçim kazanmak için yeterli olamayacağını görebilsin.

Neyse, açıkçası konu konuyu açtı. Mehmet Oktay’ın ihraç tarifesi, gerekçe itibariyle bakıldığında Bahattin Gümüş için de uygulanabilir miydi sorusu üzerinden buralara kadar geldik.

Hazır gelmişken bir soru daha…

Oktay’ın ihracına benzer bir gelişme Gümüş içinde yaşanırsa, Gümüş ve yardımcılarının dışında, her türlü parti etkinliğinde sanki köşe taşıymış muamelesi yapılan Osman Gürün de bu süreçten sorumlu tutulmalı mıdır?

Bu süreç kamu vicdanında yer bulmamış bir süreçtir sonuçta ama netice itibariyle imza Gümüş’ündür.

İmza Gümüş’ün bile olsa Gümüş’ün ita amiri de Gürün’dür.

Bahattin Gümüş’ün biatkar yapısının bu kadar bilindiği bir süreçte bu ruhsatın verilmesi aşamasında sağır, dilsizi oynayan ancak, bunun mümkün olmayacağını sokaktaki çocuğun bildiği Osman Gürün’ü de Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edebilmesi de gündeme gelebilir mi?

Bunun terazisel değerlendirmesini CHP genel merkez yönetimi yapacak sonuçta ama birine böyle diğerine öyle olursa, gidişatta yara açılacağının da bilinmesi gerekir.

Kaş yaparken, göz çıkarmamak lazım.

Bekleyelim, izleyelim, görelim.