AK Parti’nin geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirilen 8. Olağan Büyük Kongresi’nin yankıları sürüyor.
Öyle bir yankı ki bu, Muğla ilinin temsiliyetsizliğini, yandan bir organik bağla MKYK (Merkez Karar ve Yönetim Kurulu)’ya girmişlerin gölgede bıraktığı bir yankı.
Nasıl ki, AK Parti il ve ilçe kongreleri tek adayla yapılmayıp, AK Parti genel merkezinin belirlediği başkan adayının karşısına ikinci bir adayın çıkmasına izin verilmediği gibi, partinin en üst karar organı olan MKYK için de ikinci bir liste çıkmadı. Hal böyle olunca da MKYK’ya da giriş için bir yarış oldu mu tartışılabilir.
Ancak bana da kimse yarış olmadı ama Muğla’dan girişim olmamıştır da demesin. Buna inanmam. En başta bundan önceki MKYK listesinde yer alan Yelda Erol Gökcan’ın bu yönde bir çabası olmadığını düşünmek neredeyse imkansız sayılabilir.
Gökcan, Ankara trafiğini ve orada olmayı sevmişti. Fotoğraf karelerinde bulunurken, bir siyasi unvanı vardı sonuçta. Şimdi ise, yeni bir görev almazsa boşluğa düşecektir. Genel merkez bünyesinde bir görev kovalar mı bilinmez ama yeni MKYK için mutlaka bir beklentisi olmuştur diye düşünüyorum.
Malum, il ve ilçe kongrelerinde bile genel merkezin belirlediği adayla çok ta demokratik sayılamayacak bir anlayışın egemen olduğu AK Parti’nin son yapılan büyük kongresi de aman aman ağızları açık bırakacak bir heyecana sahne olduğunu söylemek güç olabilir.
Tabi kime göre, neye göre.
Bakmak ve görmek arasındaki nüans farkını göremeyenler, bu tespite tepki göstereceklerdir haliyle ancak biz AK Partililere umut pompalamakla görevli gazetecilerden değiliz. Tespitlerimizi birilerinin hoşuna gitmek ya da o birilerinden beklenti kovalamak için değil de, daha ayağı yere basar nitelikte, daha gerçekçi olmasına dikkat ederek yapmak isteyenlerdeniz.
Ne diyorduk?
AK Parti büyük kongresinin heyecansız olduğu gibi MKYK’ya girebilmek için bir yarışın olmamış olabileceğinden dem vuruyorduk.
Bunu da; açıklanan listenin AK Parti’nin deve dişi kurmayları arasında bekleneni bulamadıkları yönündeki yorumlarından anlayabilmek mümkün.
Açıkçası bu yönde düşünce ortaya koyan sadece ben değilim. Kongreyi yayınlayan bir televizyon kanalında yorum yapan AK Partili Mehmet Metiner’in yaptığı yorumlar da bu tespiti ortaya koyar nitelikteydi. Merak eden açar bakar.
Metiner’e katılıyorum. MKYK listesinden beklentilerin daha başka olduğu aşikar. Yani isim değişikliğinin gözle görülür bir yapısal bir değişime karşılık olmadığı görüşü hakim.
Değişiklik olarak görülen sadece transfer edilen milletvekillerinin listeye girmiş olması ki, o da yine aynı Metiner tarafından eleştirel bir boyutta ele alınmıştı.
Metiner milletvekili transferlerini etik bulmadığını açıklıyordu. Aynı fikirdeyim, seçmenin karşısına aday olduğu partiyle çıkıp, bu vesileyle milletvekili seçilen kişilerin, parti değiştirip milletvekilliğine devam etmeleri yerine istifa etmeleri gerektiğini düşünenlerdenim ve bu konuda Metiner’in ifadeleri de bu yöndeydi.
Sonuç itibariyle de, 75 kişilik Merkez Karar ve Yönetim Kurulu listesi de Genel Başkan Erdoğan tarafından hazırlandı ve aynı liste onaylandı.
Neyse bu durumu AK Parti kurmayları değerlendiredursun, biz Muğla’daki memnuniyet yağdanlıklarına bir göz atalım.
Her zaman söylerim Ankara’daki temsil, Muğla’daki kişinin değil, Muğla ilinin temsiliyetidir diye.
Keşke bu tutumu toplumumuz kanıksayabilse.
Kanıksayamadığını daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim. Şahsımın Ankara’da ilimizi temsil ettiği bir pozisyonda bile yerel yöneticilerimiz bu durumu es geçmişti. Kendilerinin duyarlılığını görebilmek için nasıl bir pozisyona erişmemiz gerekiyor onu da bilmiyorum ya neyse..
İnanın AK Parti MKYK’ya da Muğla’dan birinin girip girmemesi kimsenin umurunda olmadığı gibi parti içi çekişmeden dolayı iyi bile karşılanmış olabilir.
Ha sahi.
Son İl Başkanı Gültekin Akça’ya ne oldu? Adamdan il başkanlığı görevini alıp, başka bir isme devrettiklerinde dönemin Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erkan Kandemir, Muğla il kongresinde yaptığı konuşmada, Akça’ya methiyeler düzmüş ve önümüzdeki dönem yani bu dönemi kast etmiş olacak ki, genel merkezde çalışmaya devam edeceklerini, “Gültekin başkanım bu partinin çilesini çekmiş bir kardeşim. Nasip olursa önümüzdeki dönem kendisiyle beraber inşallah genel merkezde çalışmaya devam edeceğiz” sözleriyle duyurmuştu.
Bu konuşmadan insanın aklına Akça’nın MKYK’ya girebileceği ihtimali geliyordu ancak düşünüldüğü gibi bu da olmadı. Belki de biz yanılmış olabiliriz. Belki Kandemir’in yorumu, Akça’nın, olası bir genel seçimde milletvekili adayı olarak düşünüldüğüne göre yapılmış bir yorum da olabilir, kim bilir?
Ya da kendisine İl Koordinatörlüğü veya eşine İl Sağlık Müdürlüğü görevi de verilebilir. Malum AK Parti adaylıklarında demokratik bir işleyiş olmasa bile vefaya yönelik yeni pozisyonlar oluşturulabiliyor.
Gerçi Kandemir’in bu açıklamasının illa karşılık bulacak diye bir kesinliği de yok. Malum siyaset ve siyasetçi. Hal böyle olunca da lafın sermayesi yok. Kendisi de son büyük kongrede, daha önce yer aldığı yeni Merkez Yürütme Kurulu (MYK)’nda yer bulamazken, Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini de Ahmet Büyükgümüş’e devretti.
Kandemir, yürütmede yer bulamadı ancak, 75 kişilik MKYK listesine girmeyi başardı.
Bu süreçte Yelda Erol Gökcan’da bu listelere giremediğine göre Muğla’daki AK Partililerin MKYK’ya girdiği için sevinmiş gibi yaptıkları tek isim, Muğla ilinde kendisine yakınlığın bir avantaja dönüştüğü Aydın Ayaydın’ın kızı İstanbul Milletvekili Derya Ayaydın oldu.
Derya Ayaydın’a sosyal medyadan düzülen methiyelerden dolayı, MKYK’da Muğla’dan hiçbir isme yer verilmesine bile şaşıramadım. Aslında Muğla’nın Ankara’da temsil edilemiyor olması şaşılacak bir şey değil aksine bağışıklığımızın geliştiği ve bir o kadar da kanıksadığımız da bir konu ama sözüm, yağdanlıkların taklacı tutumlarına.
İşte o tutumlara bakınca, bu şehrin psikolojisinin ve sosyolojisinin mutlak surette akademik olarak ele alınmasının şart olduğu gerçeğine bir kere daha dikkat çekesim geliyor. Ya da mizahilerin değerlendirmeleri de yerinde olacaktır. Ağlanacak halimize güleriz bahaneyle.
Hatta öyle ki bazı yağdanlıklar, Muğla ilinin Ankara’da yeni bir temsilci kazandığına kadar yağdanlığın boyutunu ilerletip, İstanbul Milletvekili Derya Ayaydın hanımefendinin babası gibi Muğla’nın her derdi ile ilgileneceğine inandığını belirttiği göz boyamaya yönelik beklentilerini sınır tanımaz şekilde ortaya dökenleri görüp, duydum.
Bizim Muğla’da geçerli bir söylemdir ki, tam da bu noktada söylemem gerekir; ‘Allah başınıza gün doğursun’. Bu söz bu yağcılara söylenebilecek en yerinde söz vallahi.
Hele ki bu Muğla’yı yakından uzaktan ilgilendirmeyip, dolaylı olarak belki bile diyemeyeceğimiz listelemede, uzun zamandır sırf yaranma içerikli paylaşımlarda bulunup, kamuoyunu ilgilendirmediği halde kendisi ilgilendiği için topluma ayar çekip, Ayaydınlara parti içinde pozisyon biçenleri de ibretle izliyorum.
Ben bu filmi daha önce çok kez özledim. Muğla’da bakanlık lobisi yapmak için ayar çekicilerin ve yöntemlerinin aynı kişiler üzerinden yürütülmeye çalışıldığının hiçbir işe yaramadığını da iyi bilenlerdenim.
Bu işler de doğru kılavuz önemlidir. Her dönem kabuk değiştirenler doğru kılavuz değildir.
Maşallah her dönemin değişken kabukluları, şimdilerde AK Parti’nin genel merkezdeki üst yönetim şemasını bile oluşturmaya başlamış.
İnanın sadece gülüyorum. Bir kere de doğru çıksalar yüreğim yanmayacak.
Kıssadan hisse, AK Parti büyük kongresine yönelik ve Muğla ile ilgili gerçekçi sayılabilecek tespitlerimi paylaşmaya çalıştım. Birileri bu kongreyi başka okuyabilir buna saygım var ama bir başka okuyanlara da saygı duymak gerekir.
Eksi sayılabilecek tespitlerin yanında artı sayılabilecek tespitler noktasında bir değerlendirme yapmak gerekirse, kongredeki katılım ve coşku, AK Partilileri yerel seçimlerde açılan yaranın gerekli pansumanla kapanma yoluna girdiği şeklinde de bir duyguya sürüklemiş olması olarak ta gözlemlenip, değerlendirilebilir.
Ve bu yaranın kapanması ve toparlanma yolundaki Ankara coşkusunun yanı sıra, belki öncesi ve sonrası aşamalarında da, Muğla’nın AK Parti genel yönetimi için çok önemli bir yer oluşturmayıp, olsa da olur olmasa da kıvamında bulunduğunu görebilenler kadar, bir de yağ yakmaktan fırsat bulamayıp, göremiyor olanlara soralım:
Muğla’nın AK Parti genel merkezinde ne zaman yeri olmuştu ki?