Datça Eğitim Hakkı Platformu tarafından ilçedeki öğretmenlerin sürgün edilmesine karşı basın açıklaması yapıldı. Açıklama sonra öğretmenlerin okullarına geri gönderilmesi için toplanan bin 800 imza Muğla Valiliği’ne teslim edildi.
Datça Eğitim Hakkı Platformu üyeler, Eğitim-Sen Muğla Şubesi ve Datça Temsilciliği tarafından Menteşe ilçesinde bulunan Sınırsızlık Meydanı’nda geçtiğimiz ay ilçedeki 2 öğretmenin sürgün edilmesine karşı basın açıklaması yapıldı.
Eğitimciler ellerinde “Eğitim hakkı engellenemez”, “İmam değil öğretmen istiyoruz” yazılı dövizler taşıyarak, “Karanlığa teslim olmayacağız” “Şeriata, faşizme, karanlığa geçit yok” sloganları attı.
Konuya ilişkin yapılacak olan basın açıklaması öncesinde Eğitim-Sen Muğla Şube Başkanı Nilüfer Enginsu söz alarak şunları söyledi:
“Öyle bir kötülükle mücadele ediyoruz ki, öyle her yerden kuşatılıyoruz ki neredeyse alanlarda sabahlayacağız. Her gün değil her an bir yerlerden saldırıya uğruyoruz. Neye itiraz edeceğimizi, neyi nasıl savunacağımızı şaşırmış durumdayız. Bugün arkadaşlarımızın Datça’dan haksız hukuksuz sürülmelerine itirazımızı tekrar tekrar haykırmak için toplanmaya karar vermiştik. Ancak biz daha alana çıkmadan sadece haberimizin olduğu bir sürü olay yaşadık. Bunlardan biri, Marmaris’te gerçekleşen kadın katliamı. Biri, Ortaca ilçemizde 29 Ekim Cumhuriyet bayramı kutlamaları sırasında provalarda ve programda olmamasına rağmen oldubittiye getirilerek son dakikada cumhuriyetin kurucu Lideri Mustafa Kemal’i yok sayarak yalnızca Partili Cumhurbaşkanının posterinin taşınması.
“Saldırılarınızdan korkmuyoruz”
Diğeri, CHP Esenyurt Belediye Başkanı, Eğitim-Sen üyesi, Kent Politikacısı ve Siyaset Bilimci hocamız Prof. Dr. Ahmet Özer’in sabaha karşı evine baskın yapılarak gözaltına alınması ve peşine kayyum atanması. Bir diğeri, Antalya’da 7’ si Sol Parti üyesi 12 arkadaşın gözaltına alınması. AKP iktidarı ekonomiyi çökertti, ülkenin kaynaklarını sermayeye peşkeş çekti, Yandaşları beslerken ülke kasasını boşalttı, ülkenin değerlerini yozlaştırdı. Artık halk uyanıp ses yükseltmeye başlayınca can havliyle her yerden saldırmaya başladı. Saldırılarınızdan korkmuyoruz, susmuyoruz, direnmeye, itirazlarımızı haykırmaya devam ediyoruz.”
Daha sonra basın açıklamasını okuyan Eğitim-Sen Datça Temsilcisi Seyran Sakarya, “Bilindiği üzere 2024-2025 eğitim öğretim yılının Ekim ayı içerisinde Datça İlçesinde biri 30 diğeri 35 yıllık hizmeti olan iki değerli öğretmen arkadaşımız demokratik, laik ve bilimsel eğitimi savundukları için sürgün edildi. Datça halkı olarak bu haksız karar karşısında meşru hakkımız olan demokratik tepkilerimizi her platformda göstermeye devam ediyoruz” dedi.
Sakarya, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Ne yazık ki Muğla’da son zamanlarda sürgün cezası öğretmenler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Sadece Datça’da 3 ayda 5 öğretmen çeşitli suçlamalarla, iftiralarla, kumpaslarla sürgüne gönderildi. Anlaşılan şudur ki sürgün cezası öğretmene boyun eğdirme ve sonuçta konuşmayan, itiraz etmeyen, biat eden bir öğretmen profili ve toplumu oluşturma aracı haline getirilmiş. Asıl korkunç olan Önder İmam Hatipliler Derneği gibi gücünü tarikatlardan alan neye hizmet ettiği şüpheli bu odaklar, anayasa ve Türk milli Eğitim Temel kanununa göre tavır sergileyen bu arkadaşlarımızın geleceği ve meslek hayatı üzerinde etkin rol oynayabiliyor. Sürgün ve cezalandırmaların en çirkin örneğini Datça Anadolu İmam Hatip lisesinde gördük.
“Şehitlere hakaret edildiği iftirası atılmış fakat iddianın asılsız olduğu ispatlanmıştır”
Biri 35 yıllık öğretmenlik hayatının tümünü imam hatip okullarında geçirmiş bir edebiyat öğretmeni diğeri 30 yıllık matematik öğretmeni olan bu arkadaşlarımız için iftira ve kumpas süreci nasıl bir seyir izlemiş gelin birlikte bakalım. Şehitlere hakaret edildiği iftirası atılmış fakat iddianın asılsız olduğu ispatlanmıştır. Öğrencilere cinsel içeriği olan bir kitap okutulduğu iftirası atılmış fakat kitabın öğrenciye ait olduğu ispatlanmıştır. Öğrencilere ‘oruç tutmayın, türban takmayın’ denildiği iftirası atılmış fakat iftira olduğu ispatlanmıştır. Kütüphanede FETÖ yanlısı kitap bulunduğu ve bu kitapların iki arkadaşımıza ait olduğu iftirası atılmış fakat. Bunun iftira olduğu ispatlanmıştır. Kütüphanede cumhurbaşkanını eleştiren kitaplar olduğu ve bu kitapların da iki arkadaşımıza ait olduğu iftirası atılmış ve bu iddiaların asılsız olduğu ispatlanmıştır. Bir arkadaşımızın Selahattin Demirtaş’ın kitabını öğrencilere sattığı, pazarladığı ve tanıttığı iftirası atılmış fakat bunun da iftira olduğu ispatlanmıştır.
“Öğrenciler arasında kutuplaşmalar yaratmıştır“
Önder vakfının okuldaki uzantısı olan kumpasçı unsur, bu iftiraları kullanarak öğretmenlerimizi şikâyet etmekle tehdit etmiştir. Bu kumpasçı unsur sınıf içinde öğrencilerin etnik ve mezhepsel farklılıklarına vurgu yapan konuşmalar yaparak öğrenciler arasında kutuplaşmalar yaratmıştır. Ardından bürokraside tanıdıkları olduğu tehdidini savurarak öğretmenleri baskı altına almaya çalışmıştır. Gerek öğrenciler arasında gerek öğretmenler odasında, okuldaki çalışma barışının tamamen bozulmasına sebep olmuştur. Bütün bu iftiraların mesnetten yoksun, asılsız olduğu ispatlanmasına rağmen okuldaki bu kumpasçı ve iftiracı unsurlar öğretmenlerimiz hakkında bir dosya hazırlayarak şikayetçi olmuşlardır. Önder denen bu karanlık dernek soruşturmaya dahil ve müdahil olmuş, arkadaşlarımızı hedef göstermiş, yetkili makamlara baskı yapmıştır.
“Bu suçlamaların hiçbiri sürgün gerekçesi olamaz”
Sürgüne konu olan suçlamaları anlatan Sakarya, “Arkadaşlarımızın sürgününe konu olan suçlamalara gelince, eşcinsel içerikli kitap okutmak, kitap ya da yazar ismi belirtilmemiş. Selahattin Demirtaş’ın kitabını sınıfa getirmek, kitap sınıfta bulunan bir öğrenciye ait olup öğrenci bunu dile getirmiştir üstelik. Burhan Sönmez’in Taş ve Gölge adlı kitabını öğretmenler odasına getirmek, Deniz Gezmiş’i övmek, Adnan Menderes’i eleştirmek, Mehmet Uzun’un Kader Kuyusu adlı kitabını öğrenciye tavsiye etmek, Yedi Güzel Adam diye bilinen şairlerin bir kısmını beğenmemek ve edebi eleştiri de bulunmak. Bu iddiaların bir kısmı suç değil, bir kısmı arkadaşlarımız ile ilgili dahi değil, bir kısmı da öğretmenlerimizin görevi gereği yapmaları gereken durumlardır. En önemlisi de bu suçlamaların hiçbiri sürgün gerekçesi olamaz. Anlaşılan odur ki karar verilmiş geriye kılıf uydurmak kalmıştır” diye konuştu.
“Gerekçenin başka olduğunu biliyoruz”
Sayın müfettişlerimiz muhtemelen suçlamaya konu ettikleri hiçbir kitabı okumadan bu kitapları yargılayıp öğretmenlerimize cezalar yağdırdılar. Her ne kadar bu gerekçelerle arkadaşlarımız cezalandırılmış gözükse de asıl gerekçenin başka olduğunu biz biliyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı son yıllarda sivil toplum kuruluşu adı altında tarikat ve cemaatlerle protokoller yapmaktadır. Bu protokollere dayanarak okullarda uygulamaya geçirilen ÇEDES projesi din görevlileri eliyle yürütülmek isteniyor. Ülkenin birçok yerinde hızla hayata geçirilen proje elbette ki Datça’da da uygulanmak istenecekti. Her yerde olduğu gibi ÇEDES ‘in ilk adımı İmam Hatip Lisesi ve Ortaokulunda atılmalıydı. Ama olmadı çünkü hesapta olmayan bir şey vardı. Okul öğretmenlerinin çoğu Eğitim-Sen üyesi demokrat, ilerici öğretmenlerden oluşuyordu. İlçede ‘ÇEDES’e hayır’ basın açıklamasını bu öğretmenler yapmıştı. O zaman planlarının uygulanmasına engel olan bu öğretmenleri cezalandırmalı ve İmam Hatip okullarından uzaklaştırmalıydılar.
“Konunun taraflarından biri olmamasına rağmen Önder İmam Hatipliler Derneği nasıl haberdar olmuştur?”
Biz Eğitim-Sen, Eğitim Hakkı Platformu Bileşenleri ve Datça halkı olarak soruyoruz. Kitap okumak ve okunmasını tavsiye etmek suç mudur? Hakkında herhangi bir mahkeme kararı olmayan bir kitabı sırf yazarından dolayı suç unsuru olarak gösteren bir yasa maddesi var mıdır? Bahsi geçen kumpasçı unsur okulda işyeri barışını bozduğu birçok kez idareye bildirilmişken bu öğretmen hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Bu kişi her fırsatta, bakan yardımcısıyla samimi olduğunu ifade ederek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Okul idaresi, öğretmen ve öğrenciler üzerinde baskı kurmuş mudur? Yürütülmekte olan bir soruşturmanın içeriğinden, konunun taraflarından biri olmamasına rağmen Önder İmam Hatipliler Derneği nasıl haberdar olmuştur? Edebiyat Öğretmenine neden Yedi Güzel Adam hakkında olumsuz görüş belirttiniz sorusu sorulmuştur. Yedi Güzel Adam olarak tanımlanan kişilere dair olumsuz görüş belirtmek suç mudur? İdari mevzuatta buna dair bir madde var mıdır?”
Basın açıklamasının ardından katılımcılar Muğla Valiliği’ne yürüyerek sürgüne karşı toplanan bin 800 imzayı Valiliğe teslim etti.