Aslında siyaset, bürokrasi, spor ve basın sarmalı içindeki gelişmelerin gündemi meşgul etmesi sebebiyle halkı ilgilendiren konuların çok fazla gündeme taşınmadığı bir habercilik dönemi yaşamaktayız.
Meslek yaşamım boyunca bir şekilde halkın ihtiyaçlarına ve sorunlarına yönelik toplum haberciliğini benimseyen bir basın mensubu olarak, bu gelenekçi yapımı, haber ve yorumlarımın yanında sosyal medya marifetiyle de sürdürmekteyim.
Şehirde çözüm bekleyen konuları ve ihmal edilmiş görüntüleri, ‘dijital mecra ortamındaki hızlı erişimlerle dile getirmeye çalışıyoruz’ desek de yeridir.
Geçtiğimiz hafta özellikle mahallelerdeki gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen ve sembol oluşturabilecek tarihi geçmişi olan çeşmeler, kitabeler ve beraberinde metruk binaların oluşturabileceği tehlikelere dikkat çekmeye çalıştık.
Halkımız sağ olsun gündeme gelmesini istediği konuları bizlere aktarmakta bir sorun görmüyor. Konunun muhataplarına olan erişimsizlikleri nedeniyle de başvurabiliyorlar bu yönteme.
Bu anlamda memnuniyet duyduğumu ifade etmeliyim.
Bu el atılması gereken konulara yetkililerin bir an evvel dikkat kesilmesi gerektiğinin altını çizelim ve bir başka konuya geçiş yapalım.
Bu süreçte birçok geleneksel anlayışlarımızda da farklılıklar yaşanmaya başladığından söz etmekte yarar var.
Bu farklılıklardan biri de toplu yemeklerde meydana gelmeye başlayan farklı uygularımız.
Hazır yaz mevsimiyle birlikte düğün dernek ikliminin de sona erdiği gerçeğinden yola çıktığımızda bir konuya dikkat çekmeyi uygun buldum.
İşte tam da bu noktada düğün, mevlit gibi toplu verilen yemeklerdeki bir ayrıntıdan söz etmek isterim.
Hatırlayanlar bilirler ki, hatırlanmayacak kadar bir süre zarfının geçtiğini düşünmüyorum.
Uzun yıllar büyük bir sini üzerinde çinko tabakların içinde sunulan toplu yemekler vardı hani.
Yemeği taşımak için ensesindeki peşkirle düğün sahiplerine yakınlığı bilinen ve o organizasyonda görev alan kişilerin masaya oturmuş davetlilere sini üzerinde taşıdığı yemekler.
Yemek taşıyan kişiye masa etrafında oturan misafirlerin de, sini üzerindeki tabakların masaya konmasına yardımcı olduğu sıradaki yaşanan imecenin karşılık bulduğu zamanlar.
Beraberinde afiyetle tüketilip, yetmediğinde ilave yapılan tabak-çanaklar.
Sonrasında yemek bitip, kaynayan kazanlardaki sıcak suyla yıkanan bulaşıklar.
Belki kulağa çok hijyenik gibi gelmese de, toplumumuz bu hoş gelmeyen bölümü irdelemez ve o yemeklerin lezzetini o yıkanmış tabak-çanaklarda afiyetle tüketmeye devam ederdi.
O tabak-çanaklarda yenilen yemeklerin lezzetine doyum olmazken, hissedilen tokluktan ertesi güne kadar yemek yenmediği bilinirdi.
Ne olduysa hayattaki her şeyin zararlı olduğu konularının gündeme getiriliyor olmasıyla oldu.
Sonraları bu tabak-çanak geleneğinin yerini başka bir tercih aldı.
Hem de artık kaynayan kazanlardaki suda yıkanan değil tarzda değildi bu tercih.
Bilakis kullanılınca atılan köpük kaplardı tercih edilen.
Hijyen olduğu düşünüldüğü kadar, bir o kadar ucuz da bir uygulama olması tercih sebebi sayılabilirdi.
Açıkçası bu yöntemle verilen yemekler, toplu yemek davetinin anlamını da sorgulatır hale getirdi.
Allah kabul etsin sonuçta kazanlarca yemekler pişiriliyor ve davetlilerle paylaşılıyor. Adına da yemekli deniliyor.
Sonuçta günümüzde o canım tabak-çanak içindeki yemeklerin sunduğu doyumsuz lezzetlerin yerini, köpükten tabldot kapların içindeki yemekler aldı.
O yemeği de, davetlilerin sıraya girmek suretiyle aldığı bir geleneğe dönüşmek üzere.
Düşününce hijyen gerekçesiyle ortaya konan bu köpük tabldot kaplar içindeki yemek işi, önceki uygulamadan daha mı hijyenik asıl soru bu..
Bence çok ta hijyen değil.
Tehlikeli bir hal bile alabilir.
O davetlilere ikram edilen köpük kapların sağlık açısından zararlarının olabileceği kimsenin aklına gelmiyor belli ki.
Tıpkı hijyen olmadığı gerekçesiyle aynı kaptan çala kaşık yeme alışkanlığının olduğu dönemlerdeki gibi.
Bu kaplar vatandaşın önüne konarken herhangi bir temizlik uygulamasından da geçmiyor bildiğim kadarıyla.
Ambalajcılardan alındığı gibi vatandaşın önüne konuyor sanırım.
Ayrıca, bu tipteki mamullerin kanserojen içerdiğini duymuştum.
Bilmem doğruluk payı var mı?
Hadi onu da geçtim, bir kültürü de el birlik yok ettik.
Yemeğe davet edilip sıraya girmek gibi en başta.
Bir yemek güzelse, o yemeği yapanın içine sevgisini kattığından söz edilirdi eskiden.
Şimdi bugünün yemeklerinin içine ucuzluk katılıyor tabir yerindeyse.
Hem de sağlıksız kapların içinde.
Malum her şeyin başı ekonomiye dayanıyor.
Kimseyi bu yola başvurdu diye eleştiremeyiz. Bizimki sadece bir durum tespiti.
Bu konuda bir uzman düşüncesi önem arz edebilir.
Bu uygulama herhangi bir denetime tabi mi mesela?
Yok, gibi görünüyor.
Sağlıklı mı?
Bilmiyoruz.
Her şeyi pratiği dönüştürürken, insan sağlığını ve geçmişimizi de hiçe sayıyor gibiyiz.
Konunun muhatabı kurumların ne düşündüklerini bilmiyorum ama öğrenmek isterim açıkçası.
Böyle giderse, hele ki insan sağlığını tehdit eder nitelikte pek çok unsurun olduğu bir ortamda bu gibi toplu yemekler de tarihe karışabilir.
Tabak-çanak kültürünün yerine, köpük kaplarda lezzet alamadığımız yemeklerle yaşatılacak bir kültüre ne kadar gerek var?
Onu da okuyucu takdirine bırakalım.
Hep siyaset ve kent sorunlarını mı yazacağız?
Bazen de gözümüzün önünde olup küçük gibi görünen ayrıntılara da dikkat çekmek lazım.
O küçük gibi görünen ayrıntı ise, insan sağlığı.
Ben de bu yazımda o ayrıntıyı kaleme aldım.