CHP, 39. Olağan Kurultayını gerçekleştirdi.
Son 2 yılda biri olağan, ikisi olağanüstü olmak üzere 3 kurultay toplayan CHP, son yapılan ‘Şimdi İktidar Zamanı’ sloganıyla 39. Olağan Kurultayı’nı geçtiğimiz hafta sonu Başkent Ankara’da gerçekleştirdi.
CHP’de Özgür Özel, iki yılda dördüncü kez genel başkan seçildi.
CHP, AK Parti’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana 11’i, olağanüstü, 10’u da olağan olmak üzere 21 kurultay gerçekleştirmiş.
Yani geride kalan 23 senede 21 kurultay.
Bu da CHP’de neredeyse 13 ayda bir kurultay süreci yaşanmakta olduğunu gözler önüne seriyor.
Neyse ki önümüzdeki seçim takvimine kadar CHP’de başka bir kurultay süreci yaşanmayacak.
Yaşanmasın ki, partililer ve kentlerdeki CHP’li yetkililer, günler önceden Ankara’da kamp kurmayıp, şehirlerinde bulunsunlar.
Her ne kadar da, her yeni kurultay süreci, parti içi kendini yenileme gibi yorumlanıyor olsa da, aksi bir kan kaybetme durumuna da sebebiyet verebilir.
Düşünsenize çiçeği burnunda denilebilecek bir genel başkan, son iki yılda dördüncü kez genel başkanlığa seçiliyor.
Biliyorum ki mecburiyetler karşısında yapıldığını iddia eden partililer savunma refleksi ortaya koyacak olsa da, iki yılda dördüncü kez genel başkan seçmek siyasi tarihte ciddiyeti sorgulanan bir hale bürüneceği gibi, ‘gabak dadı’ verme noktasına da getirebilir CHP uygulamalarını.
Neyse, biz CHP’ye hayırlı olsun dileğinde bulunalım.
En azından genel seçimlere kadar ki süreç olan 3 yılda başka kurultay görmeyeceğiz.
Kurultay yapmaktan politika üretmeye zaman bulunamayacak aksi halde.
Gelelim kurultayın Muğla’yı ilgilendiren kısmına.
Son yapılan kurultayda Muğla’dan parti meclisine giren isimde değişiklik yaşandı.
Sık yapılan kurultayların son ikisinde parti meclisinde kendine yer bulan Alkım Denizaslanı yerine CHP’nin üst düzey bürokrat kotasından, Muğla Milletvekili olan Süreyya Öneş Derici parti meclisine girmeyi başardı.
Kendisini kutluyor, başarılar diliyoruz. Muğla Milletvekilliği performansına bakınca parti meclisinde ne tür bir etki yaratacağı hususunda açıkçası çok ta fikir yürütebileceğimi sanmıyorum.
Diğer bir isim olan Avukat Remzi Kazmaz da, daha önceki pozisyonunun gediklisi olarak Yüksek Disiplin Kurulu’ndaki yerini korudu.
Memlekette kimin önüne ne konulursa yiyor nasılsa.
Bu kurultayda elde edilen sonuçlar ışığında, tebrikler, birlikte çekilmiş fotoğraflar, başarı naraları gırla itsin.
Bir Allahın kulu da adı geçen Muğlalı vekillerin neden parti meclisinde yer alamadığından hayıflanmıyor.
Kim olursa olsun yeter ki partilisi olsun.
Yüzünü görmüş görmemiş, sesini duymuş duymamış önemli değil. Daha işlerlik alanı ve anlamını bile bilmedikleri görevlere seçildi diye alkış kıyamet içindeki Türk seçmen ve partili anlayışı.
‘Yayaya şaşaşa bizim takım çok yaşa’ dedirtir nitelikte.
Nasılsa Muğla’da cömertçe harcanıp, bitirilemeyen bir miras var. Olası bir genel seçim ortamında 3, 4, 5 adet milletvekili her türlü çıkıyor. Muğla’nın önüne ne konursa nasılsa yiyor. İtiraz etmiyor, sesi çıkmıyor. Sırf partili diye ne sunarsan sun alkışlanıyor.
İl, ilçe örgütlerinin ne düşündüğünün ya da ne istediğinin önemi bile yok.
Muğla milletvekili diye şehri temsil eden iki tane Muğlalı milletvekili var zaten, varsın parti meclisinde veya yüksek disiplin kurulunda Muğlalı olmayıversin.
Milletvekilleri de Muğlalı olmasa ne yapacaktık, bak en azından Muğlalı vekillerimiz var, oturun oturduğunuz yerde.
Kulağıma kurultay öncesi Menteşe’deki belediye iştiraki olan Ağa Konağında bir toplantı yapıldığı ve Muğla milletvekillerinden ismi ben de kalsın, birinin üzerinde karar kılındığı gelmişti.
Bu toplantıya il başkanı, il yönetimi ve kongre delegelerinin katıldığı duyumunu almıştık. Bu partili yaklaşım yani Muğla il örgütünün kararı, parti meclisine giren isme bakılırsa, genel yönetimce kabul görmediği gerçeğini yansıtıyor.
Tabi bu benim düşüncem, yanılıyor olabilirim ama bu ‘yanılıyor olabilirim’ cümlesini lütfen ben kurayım, çünkü her yazdığımıza yanıldığımıza ilişkin refleks görmekten çok sıkıldık.
Yanılsak ta yanılmasak ta, Muğla parti örgütüne rağmen, Muğlalı bir milletvekili parti meclisine girmeyi başaramamıştır ama Ankara doğumlu ama Bodrum’da yaşayan hemşerimiz bir Muğla milletvekili parti meclisine, Rize doğumlu bir başka partili hemşerimiz de, gediklisi olduğu Yüksek Disiplin Kurulu’na girmiştir, tebrik ederiz.
Amacım şehir şovenizmi değil elbette ama bu şehrin de değerli insanlarının var olduğuna olan inancımı hatırlatmak.
Ne diyelim; bizim Muğla CHP’sine başarı devşirmek için bu sonuç da yeter ve artar. Muğla’nın milletvekilleri üst yönetimlere girmiş girmemiş sorun değil.
Bir parmak bal çalmak misali. Birileri balı çalıyor, bizimkiler alkış tufan.
Siyasette teşkilatçılık ya da örgütçülük diye tabanın sesinin karşılığı olan kavramlar vardı. Günümüzde de işlevsel olarak tartışılsa da, siyaset dilinde kullanılan bir kavram olarak hala daha var.
Geçmiş siyasi ortamlarda o teşkilatçılık ya da örgütçülüğün sesi ve refleksi parti genel yönetimlerinde etkili olurdu.
Şimdi ne mi oluyor?
Etkisi olmadığı gibi etkisizliğini doğrular nitelikteki alınmış karar ve yapılmış tercihleri, sürü psikolojisiyle sadece alkış tutuyor.
Kıssadan hisse, bugünkü yaşananın özeti bu.
Muğla CHP’sinin o küçük dünyasındaki başarı naraları, bakalım o bitmek tükenmek bilmeyen mirası korumaya yetecek mi?
Muğla siyasetinin sınav vermesini isterdim ama onu bile veremiyor.
Kendi tedrisatından geçen siyasetçilerini öne çıkarmak yerine kendi ikballeri için sağır, dilsizi oynayanlar elbet tarihin yapraklarında bu yönleriyle hatırlanacaktır.
Açıkçası ben CHP Parti Meclisine kendisini gördüğümüz, seslerini duyduğumuz Muğlalı vekillerin girmesini isterdim.
Ne diyelim; başarı ve mutluluk içeren süslü sözcüklerle ortaya konan tablo karşısında, biz de bir kere daha Muğla CHP’sine parti meclisine ve yüksek disiplin kuruluna isim sokmayı başardığı ya da başarmış gibi yaptıkları için tebrik ederek yazımızı sonlandıralım.