BAYRAMLAŞMANIN VE BAYRAMIN ARDINDAN

Mayıs bitti neredeyse Haziran’ı ortaladık.

Mübarek Kurban Bayramını da bu süreçte idrak ettik.

Her bayram seyran öncesi Valiliğin organizasyonunda düzenlenen bayramlaşma programlarına katılmaya çalışırım.

Bu bayramlaşmaların sonunda gözüme çarpanları da aktardığımı geçmişten bu güne yazılarımı takip edenler bilirler.

Bu bayramlaşmada da elbet dikkatimden kaçmayan ayrıntılar olmadı değil.

Kurban Bayramı bayramlaşma programı, Ramazan Bayramı bayramlaşmasından farklıydı.

Muğla Valiliği’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen bayramlaşma töreni, Menteşe Öğretmenevi’nin tadilatı nedeniyle bir süredir Valilik bahçesinde devam ediyordu ve nitekim bu bayramda da öyle devam etti.

Menteşe Öğretmenevi’nin tadilatı bitmişti oysaki…

Kurban Bayramı bayramlaşma programı önceki bayramların aksine arife günü gerçekleştirildi.

Malum programa katılacak olanların kurban kesme telaşı veya il dışına çıkacak olanlar düşünülmüş olabilir.

Ancak bu programda gözden kaçan şeyin, bayramlaşmanın saati olduğunu bizzat yaşadık.

Hele ki mevsim normallerinin üzerinde bir sıcaklığın beklendiği bir dönemde duyurulan programın saati olan 17.00, epey bir erken saatti.

Bayramlaşmaya erken gelenler bunun avantajını Valilik binasının sebep olduğu gölge alanlarda konuşlanmanın avantajını yaşarken, ben ve benim gibi program vaktine yakın gidenler denize girmeden yüzlerimizi bronzlaştırmaktan ve şıpır şıpır terlemekten nasibini baya bir sağlam aldı.

Neyse ki masaların üzerindeki peçetelerle durumu kurtarmaya çalıştık.

Her yaşanandan tecrübe çıkartıyorsunuz işte. Bu işler Valilik bahçesinde devam edecekse ve mevsim de yaz ise, vaktinden önce gelecekmişiz bunu öğrendik.

Yoksa sıcak ciddi etkili oluyor. Bu tür olumsuzluklarla karşılaşıldığında da şehrimizde bu işler için gerekli eksiklikleri de ortaya çıkmış oluyor bahaneyle.

Oysa ben, protokolün halktan uzak kalmayıp, halkın görebileceği ve hatta katılım sağlayabileceği bu tür etkinlik ve programların Valilik bahçesinde yapılmasını önemsediğimi de vurgulamak isterim ama saat uygun olursa tabi.

Bunlar ince ayrıntı isteyen planlamalar olarak karşımıza çıkabiliyor. Sanırım o gün için en uygun zaman dilimi özellikle içinde bulunduğumuz mevsim için 18.30-18.45 saatleriymiş.

Bu da burada hatırlatma olarak dursun diyelim ve yine geniş katılımlı bir bayramlaşma programı izlediğimizi aktaralım.

Bu bayramlaşmanın önceki bayramlaşmalardan farkı, siyasi partilerin kalabalık topluluklarla gelip, gövde gösterisi niteliğindeki katılımlarına, bu Kurban Bayramında CHP Teşkilatlarının ayak uydurmayıp, bu devlet programını boykot etmesiydi.

Bu boykota dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’den alışığız, alışık olmasına da, CHP’nin teşkilatlar halinde böyle bir boykotuna alışık değildik.

Tabii ki ortaya konan bu tepki, CHP genel merkezinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonun haksız olduğu yönündeki görüşü savunmasından ve buna bağlı olarak bu duruma tepki göstermesinden kaynaklıydı.

Bu nedenle bayramlaşmaya sadece Büyükşehir Belediyesi ve Menteşe Belediyesi yetkilileri katıldı.

CHP parti olarak temsil edilmedi.

Doğru muydu, yanlış mıydı takdiri siz okuyucuya bırakıyorum ama bence amblemindeki altı oktan birinin devletçilik ilkesi olduğunu bildiğimiz CHP’nin, devletle hükümet olgusunu birbirinden ayırt ederek bir tutum sergilemesi gerektiği ben de o gün için hakim olan düşünce şekliydi.

Bunu benim gibi düşünen CHP’liler mutlak olacaktır. Bir de düşünce ve ifade özgürlüğüne önem verdiklerini her ortamda vurgulayıp, bu tip eleştirel yaklaşımlarda bu vurgularıyla çelişen ve içeriğini irdelemeden, sırf kendisi gibi düşünülmüyor diye, tepki haline geçen CHP’liler de olacaktır.

Hal böyle bile olsa ki, çoğu zaman kimse yoğurdum ekşi demiyor, ben de yaşanan bu gelişmeye karşı düşünce ve ifade özgürlüğü hakkımı kullanarak fikrimi ortaya koyuyorum.

Ne o öyle, küstüm oynamıyorum gibi bir tutum.

Sonuçta oraya gelen belediye yetkilileri hangi partiye mensup belediyenin çalışanlarıydı ki?

Ya da topluluk içinde CHP’ye oy verenlerde mi gelmemeliydi?

Hadi belediye yetkilileri halka karşı sorumluluk hissedip, kendilerini göreve getiren halka karşı temsiliyette bulundu da gitti diyelim, aynı durum milletvekilleri için de geçerli değil mi?

Ben burada ister istemez bir çelişki gördüm. Zaman gönüllere girme zamanıyken, iktidara giden yolun, kendisine oy vermeyen bir seçmenden de oy alabilmekten geçtiğini bilmesi gereken bir partinin, ‘küstüm oynamıyorum’ deme hakkı olamaz.

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok misali.

Neyse, devam edelim.

Kurban Bayramı bayramlaşma programında gözümüze çarpan bir başka ayrıntı, büyükşehir ve merkez ilçe belediye başkanlarımızın da olmayışıydı.

Tutuklanarak cezaevine konulan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Avrupa Kentler Birliği’nce verilmesi planlanan özel demokrasi ödülünü almak için önceden belli olan bir program doğrultusunda görevlendirilen Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı ve çiçeği burnunda Sosyalist Enternasyonal Yerel ve Bölgesel Yönetimler Başkanı Ahmet Aras Fransa’daydı.

Başkan Aras, yazım kaleme alındığı sırada hala daha da Fransa’da olup, elim bir kaza sonucu yaşamını yitiren Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in bayram sonrası ilk mesai günü olan Salı günkü cenaze törenine de katılamamıştı.

Başkan Aras öğrendiğim kadarıyla döndüğünde Zeyrek’in kabrini ziyaret edecekmiş. Aras’ın bugün (Çarşamba) dönmesi bekleniyor. Tabi kendisi gibi Kurban Bayramında burada olmayıp, yanında olan eşi Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal Aras ile birlikte…

Kurban Bayramı, diğer bayramlar ve benzer günler, yetkili kurum ve kuruluş temsilcilerinin teyakkuz halinde görev yaptıkları günlerdir. Valilik, emniyet, orman, belediye, sağlık ve aklınıza gelen daha niceleri…

Bu anlamda Başkan Aras’ın önceden planlı ve mecburi sayılabilecek mazeretinin yanında hiç değilse Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal Aras’ın seçim ve hizmet bölgesinde olması iyi olurdu diye düşünüyorum.

Düşünsenize Muğla ilinin anakenti durumundaki merkezi, Kurban Bayramını kentin belediye başkanı olmadan geçirdi. Kaldı ki hizmet ve sorumluluk alanında Allah muhafaza herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı. Yaşanmış olsaydı o olumsuzluğun yaşandığı yerlerde bulunmak durumunda kalabilir, bulunamaması halinde ise, eleştirilerin hedefinde yer alabilirdi.

Ne mutlu ki ilçe belediye başkanımız şanslıymış, yöremizde bir şey olmadı ama bakın komşu Manisa’nın Büyükşehir Belediye Başkanı vefat etti ve kendisi orada da bulunamadı.

Bu sebepledir ki, belediye başkanlarımızın birinin bile, bu gibi durumlara karşı en azından mecburi katılmak durumunda olmadığı ya da görevli olmadığı sürece kentte kalmasında yarar olacaktır.

Bu katılımsızlık ilçelerde belki çok dikkat çekmez ama siyasetin, bürokrasinin ya da aklınıza neyi getirmek isterseniz isteyin, bütün bu unsurların kalbi Muğla merkezden atar. Yani Muğla kent merkezinde bu olmayışlar dikkat çeker.

Yıllardır söylerim; belki Muğla’nın merkezi, turizm nimeti olmadığı için ilçelerinin gölgesinde kalmış gibi gözüküyor ve yorumlanıyor olsa da, aynı sözünü ettiğim merkezin dinamizmi, sinerjisi ve il işler mekanizmasının başını çekmesi, ilçelerin turizmden kaynaklı oluşturduğu gölgenin de üstündedir.

Çünkü şehirdir. Yönetim kademelerinin merkezleri Muğla merkezdedir.

Bayramlaşmada bir diğer gözüme çarpan, Türk siyasetinin çiçeği burnunda partisi olan Anahtar Parti’nin Muğla İl Teşkilatı oldu.

Kendilerini takip ediyorum. Anahtar Parti’nin Muğla siyasetindeki yeni isimlerinden olan İl Başkanı Ömer Kızılkaya’nın, geçmişte yeni diye kurulmuş ve hatta o yeni kurulumun ardından meclise girme başarısını bile göstermiş parti veya partilerin, il başkan veya başkanlarını ortalıkta görmekte zorluk çektiğimiz ve aktif olmadıklarını gördüğümüz günlerin aksine, sessiz, sakin ama aktif ve etkin bir görüntü sergiliyor olduğunu gözlemliyorum.

Anahtar Parti Muğla Teşkilatlarının sözünü ettiğim son bayramlaşma programına olan yoğun katılımları da dikkat çekerken, ülke ve Muğla siyasetine yeni bir renk katacaklarını düşünenlerdenim diyelim ve sonlandıralım.

Bir geleneksel bayramlaşma da, gelenekselleşmiş yazılarımdan biri daha bu tespitlerle sona erdi.

Bayramı tatil görme anlayışımızdan kaynaklı oluşan yoğunluklardan ve buna bağlı olarak dikkatsizliklerden kaynaklı trafik kazaları yine can yakarken, bayramın birinci günü elektrik akımına kapılarak hastaneye kaldırılan ve 3 gün boyunca kendisinden umutlu bir haber beklenen komşu Manisa ilimizin Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in bayramın dördüncü ve son gününde gelen vefat haberi hepimizi derinden üzüntüye sevk eden olumsuz gelişmelerdi.

Bu vesileyle merhum Başkan Ferdi Zeyrek’e Allah’tan rahmet, kederli ailesine, sevenlerine ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne sabır ve başsağlığı diliyorum.

Partililiği bir yana, bu ülkenin değeri niteliğindeki bir belediye başkanının, her şeyden önce bir insanın, bir eşin, bir babanın ve bir evladın ölümü üzerinden gayri insani tutumlar takınan ve siyaset yapan kim varsa, esefle kınıyor ve bu çürümenin sonlanıp, insani değerlerimizi bir an evvel yeniden kazanmayı diliyorum.