İçeriğini SİNPAŞ’a ait otel projesi için düzenlenen mevzuata aykırı ruhsatlarda sorumluluğu bulunan eski Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay’ın kesin ihraç talebiyle CHP Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) sevk edilişini oluşturan son yazımda çimento fabrikasına ruhsat veren dönemin Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş’ün de aynı akıbete uğrama ihtimalini kaleme almıştım.
Yani Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş ile başkan yardımcıları ve diğer yetkili muhatapları için de benzer bir Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk gündeme gelir mi ya da gelmeli mi sorusuna varsayımlar üzerinden ayrıntılı bir şekilde cevap aramıştım.
Bu konudaki yazımı kendime ait sosyal medya mecrasından paylaştığımda, altına yapılan bir yorum dikkatimi çekti.
Yorumu yapan bana yabancı biri değildi. Geçmiş yıllarda kendisiyle Muğlaspor’da birlikte görev yaptığım ve aynı zamanda da güzel bir dostluğu da sürdürdüğümüz dönemin CHP Milas İlçe Başkanı İlgin Göktepe idi.
Beni tanıyanlar bilir. Milletin yaptığı yorumlar üzerinden köşe yazısı yazmaya çalışan biri değilimdir, tercih ettiğim bir yöntem de değildir.
Bana çok dedikodusal ve kamuoyunu ilgilendirmeyen magazinsel bir yaklaşım olarak gelir ancak, tabi bu demek değildir ki, konuyla ilintiliyse yazıya ayrıntı katmak için yer verilmesin.
Yoksa baştan sona, o bunu demiş, bu bunu demişle yazı yazmadığımı ve sosyal medyada sosyalleşip, yazılarıma yansıtmadığımı ve yansıtmayacağımı bilenler bilir.
Neyse bu hatırlatmayı yapayım da sonra kendi tarzımın dışına çıktığı düşünülmesin.
Buradaki paylaşım Göktepe’nin yorumunun yazının ana gövdesini oluşturuyor olmasından başka bir şey değil.
“Hadi gari sadede gel” dediğinizi duyar gibi oldum.
Yazımı okuyan sevgili Göktepe, yorumunda şu ifadelere yer vermiş:
“Sevgili dostum; yazını okudum ki senden şunu da sormanı beklerdim. Dönemin il başkanı ve Marmaris ilçe başkanı da disipline verilecek mi? Yoksa yine göstermelik bir iki kelle mi alınacak. Dönemin Marmaris ilçe başkanı şimdiki il başkanı sanırım. Saygılarımla ve sevgilerimle.”
Her şeyden önce bu yorum, bir okuyucu yaklaşımıydı ve görmezden gelinemezdi.
Konunun bir bakıma Mehmet Oktay’ın kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmesi kararından sonra detaylanıyor olduğuydu aslında.
Yani sadece Oktay değil, o dönem görevde olan herkesin bu kararlarda müsebbip olması ya da olabileceği alakası üzerinden o isimlerin de Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmesi gerekir mi ya da gerekmez miydi?
Sormaksa soru o zaman buyurun.
Kimileri bu sorulara ihtimal diyebilir, kimileri de konuya ütopikmiş gibi değerlendirip, ‘yok canım ne alaka’ şeklinde de yaklaşım gösterebilir.
Önceki yazımda Deştin-Bayır arasındaki Tekağaç mevkiindeki çimento fabrikasına ruhsat veren dönemin Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş ve yardımcıları ile konuya dahli bulunan kim varsa ihtimalinin yanında, o dönem bütün bunlar yaşanırken sağır dilsizi oynayan ama aynı zamanda Gümüş’ün ita amiri durumundaki Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ü de kapsayabileceğini zaten ifade etmiştim.
O ihtimallerin yanına İlgin Göktepe’nin de yaklaşımı da olası pek tabi ki.
Düşününce ilintili mi ilintili.
İşte bu nedenledir ki, CHP üst yönetimi burada kaş yapayım derken göz çıkartabilir. Yani adalet terazisini çatlatabilir.
Bu ve buna benzer kamu vicdanında yer bulmamış kararlarda, Yüksel Disiplin Kurulu’na sevk gibi yaptırımları partisel bir ilkeyi yerine getirir şeklinde bir hal takınacaksanız eğer, yönetsel adaleti de herkes için adalet diyerek sağlamalısınız.
Birini zayıf halka ilan ederek, göstermelik adalet olmaz, olmamalı.
Evet, Göktepe’nin yorumundan yola çıktığımızda Mehmet Oktay döneminde Marmaris İlçe Başkanı Zekican Balcı’ymış. Hatta o dönem Zekican Balcı, Mehmet Oktay ve Oktay’ın yardımcısı İhsan Öztürk’ün sıkı bir yol arkadaşlıkları olduğunu da duyuyorduk.
Bu açıdan İlçe Başkanı Zekican Balcı’yı da kapsar mı kapsamaz mı bunun cevabını biz veremeyiz ancak, bilebilecek olduğumuz bir şey varsa onun da, ruhsat verme kararının altında imzası bulunan Oktay’ın kendisini bir gün belediye başkanlığını yaptığı partisinden ihraç noktasına getireceğini bilememiş olmasıdır.
Nereden bilsin ki? Malum emsal türdeki kararlar halihazırda bazı mevkiidaşları tarafından da verilmişti. Önce veya sonra vermiş olmasının ne önemi vardı ki?
En azından o dönemki İlçe Başkanı Balcı da, bilemediği gibi Başkan Oktay’ın kararına müdahale edememiş de olabilir.
Malum kimileri işine karışılmasından hoşlanmayabilir.
Hoş bizim o dönemki Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş’ün işine karıştırmamak gibi bir tavrının olabileceğini biz hiç düşünmemiştik ya.
Malum onun da başında her şeyinden haberdar ettiği, ya da haberinin olmamasının mümkün olamayacağı bir Osman Gürün hegemonyası vardı.
Vardı ama o da ne hikmetse haberi yokmuş gibi davranıp sağır ve dilsizi oynamıştı.
Yoksa Gümüş’te bu hegemonyaya karşı gelebilecek bir yürek vardı da biz mi göremedik, o da ayrı bir muamma.
İşte bu noktada tüm bu olup bitenlere bakıldığında insanın içinden bir an ‘buna kim inanır, Kadir İnanır’ gibi devri geçmiş bir soğuk espri yapmak geliyor ya neyse.
Neyse espri zamanı değil. Zaten espri de soğuk olanındandı.
Ne diyorduk.
O dönem legal görülebilmiş olup, ses edilmeyen partililik, bugün benzer bir ruhsat verme girişiminde hezeyana dönüşüyorsa, birileri de çıkar, kimler kimlerin de disipline gitmesi gerekir mi, gerekmez mi sorusu ve ihtimallerini çoğaltır.
Tıpkı İlgin Göktepe’nin çoğalttığı gibi.
Göktepe’nin çoğalttıklarından bir diğerini de atlamayalım.
Bandı şöyle bir geriye sardığımda yorumda sözü edilen dönemin il başkanının da, yine o dönemki Büyükşehir ve Menteşe belediye yönetimlerinin kare aslarından olup ve hep o yönetimler merkezli hareket ettiği bilinen, Kılıçdaroğlu taraftarı Adem Zeybekoğlu olduğunu da hatırlatayım.
Sahi, sonucu kafa kopartmaya doğru gidiyor olan ruhsatlar verilirken kendisi nerede, ne yapıyordu?
Bakalım CHP, ruhsat çemberini adil bir şekilde genişletebilecek mi?