Doğruya doğru, yanlışa da yanlış diyebilen gazeteci sayısı günümüzde bir elin parmaklarını geçmez durumda.
Malum bu duruma ortam yaratan sebebin, organik bağlantılar olduğu gibi, siyasi oluşumların merkezinde yer alan bir basın anlayışını da gösterebiliriz.
Yani her oluşumun kendi basınını oluşturma meselesi.
Ya da o oluşumlara organik bir bağla sürdürülen yayın ve yayıncılar.
Herhangi bir maksada hizmet etmeyen bağımsız basın anlayışı bile günümüzde, siyaset körlüğü içindeki bir kişinin duymak istemediği yerden gelen eleştiri karşısında yaftaya maruz kalabildiği bir ortamı teneffüs etmekteyiz.
Böyle bir ortamda fikir ortaya koyabilmek, eleştirebilmek, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmek inanın çok kıymetli.
Düşünsenize, kimsenin sizi tehdit edebileceği veya üstü kapalı mesajlar iletebileceği bir kirli çıkar ilişkiniz yok.
Ne kadar temiz, ne kadar anlamlı değil mi?
Geçtim.
Mesela sosyal medya furyası
Sosyal medya ortamının amacına uygun kullanılması halinde içerdiği yararı en çok savunanlardanım ama gelin görün ki bizim toplumda hangi araç-gereç, takım-edevat, teknoloji ya da hangi mecra amacına uygun kullanılabilmiş ki?
Toplum olarak her mecrayı, anında suistimale dönüştürmemiz an meselesi.
Bunun içindir ki günümüz toplum yapısında sosyal medya anlayışının, aba altından sopa gösterme ve yüzüne konuşma mertliği gelişmemiş insanların laf ebeliği yapmak suretiyle sallama platformuna dönüştüğünü netlikle ifade edebiliriz.
Şöyle bir düşündüğümde son birkaç yazımda ele alacağım konunun en başından, bu yazıda olduğu gibi açıklamalarla yazılarıma başladığımı fark ettim.
Oysa ki bilinçli insan, aydın insan, eğitimli insan, okuyan insan, okuduğunu anlayan insan diye sınıflanan insan yapılarının bu tür açıklamalara ihtiyacı olmalı mı?
Elbette olmamalı…
Ancak her defasında sözlü ya da yazılı yaptığımız yayınlarımızda ele aldığımız konular ve bunlara bağlı olarak yapılan eleştirileri, kamu yararı ve vatandaş odaklı yaptığımız açıklamasını kamu spotu gibi sunuyor olmamız, bu sözünü ettiğim insan yapısının rehabilite ve bilgilendirmeye ihtiyaç duyuyor olduğunu da gözlemlediğimizin alametinden sanki.
Düşünsenize ‘okuyacağınız yazıyı, kimsenin kara kaşından duyduğum rahatsızlıktan dolayı yazıyor değilim’ açıklamasıyla eş değer bir durum.
İşte bu nedenledir ki, bir yandan kamu yararlı eleştiriler ortaya koyarken, bir yandan da gözü siyasi körlükten dolayı gerçeklerle yüzleşme yetilerini kaybetmiş insan yapılarına bir eğitsel yaklaşımda sergilemeyi kendimize görev sayıyoruz.
Bunu hem de sabırla yapıyoruz. Yoksa inanın çok ta mühim değil, kim neyi ne şekilde düşünürse düşünsün. İnsanın kendisini bilmesinden daha mühim bir gerçek yok sonuçta.
Ben yine de, icra makamlarını işgal edenlerin bu rehabilite içeren önerileri dikkate almalarında yarar görüyorum. Maksatsız, kamu yararlı doğru eleştiri, yönetim ve yöneticilere hem vizyon oluşturur, hem kılavuzluk eder, hem demokrasinin içselleşmesine ve kanıksanmasına katkı koyar, hem yeni ufuklar açar, hem çok yönlü bakabilme yetisini geliştirir, hem de doğru eksen etrafında buluşmaya olanak verir.
Bunun dışında kalanlar ise sadece, ‘bizimle niye uğraşıyor’ kafasında yaşar gider ve kendine inandırdığı maksat içeriğiyle tek düzelik sığlığından kurtulamaz.
İşte o bir elin parmaklarını geçmeyen o yayıncılar, yaşın yanında kuru da yanmasın diye bu örneklemedeki gibi açıklama içeren metotları uygulamaya başlarlar yazı ve yayınlarında.
Amaç tamamen ufuk açma eğitimi.
Mesela parti genel merkezleri parayı basana sıralama dağıtmadan önce, hizmet içi eğitim seminerleriyle bu işlere soyunanlara bu eğitim programlarına tabi tutmalı önerimi de sunmuş olayım.
Yoksa bu işe biz gönüllülük etmeye başladık görüldüğü gibi.
Burayı da geçtik.
‘Normal zamanlardan geçmiyoruz’ diye devam edelim.
Hemen hemen her gün yeni bir gelişmeye uyanıyoruz.
Özellikle ülkede ve Muğla’da yaşanan ilişkiler sarmalı, bu ilişkilerin gün yüzüne dökülmesini sağlayan açıklama ve paylaşımlara gebe.
Şimdi bu ortaya dökülenlerden söz etmeyeceğim. Zaten her şeyi görüp yaşıyorsunuz günü geldiğinde iki kelam edilir illaki.
Ancak tek bildiğim; bu ilişkiler sarmalının dışında kalmayı yaşam şiarı yapmış olanların anlamlı süren hayatlarının keyfini asıl çıkarması gerekenler olduğu.
Diyelim ve kısa bir tespiti de özetleyerek tamamlayalım.
Duyanlar ya da bilenlerin malumu; Muğla Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kuruluş hazırlığı olan bir Medya A.Ş konusu var.
Adında medya var diye yeni bir basın oluşumu falan akla gelmesin.
Öyle bir şey değil.
Kuruluş amacını beğendim. Hele ki bu amacı tetikleyen unsurlar daha da dikkatimi çekti.
Önemli gördüğümden paylaşmak istedim.
Ayrıca bu oluşumun öncülüğünü yaptığını bildiğim Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın özel Danışmanı Levent Arkan’ın kendi sosyal medya paylaşımı marifetiyle yaptığı ifadelerinden cımbızladım da diyebilirim.
Anladığım kadarıyla vakti zamanında Bodrum’da mücadele verilmiş ama sanırım başarılı olunamamış bir haksız kazanç ortamının önüne, Muğla Büyükşehir Belediyesi gücü ve etkisiyle oluşturulacak Medya A.Ş ile set çekilmesi hedefleniyor.
Ben şirketin kuruluş amacından, birilerinin dümen suyunun önüne kesilmesinin amaçlandığını anladım. Tabi sadece bu da değil. Bu şirketle Muğla Büyükşehir Belediyesine sağlanacak girdilerin de hizmette kullanılacak olması da cabası.
Yapılan işle, kamu yararı sağlanacaksa, tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenmesinin önüne geçilecekse doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilen bir elin parmağını geçmeyenler sınıfından bir gazeteci olarak tam destek.
Bakın kimsenin kaşı gözüyle değilmiş derdimiz.
Yapılan veya yapılamayan, susulan ya da susulmayanlarlaymış derdimiz veya ilgimiz.
Gelelim Arkan’ın kafaya tek atış görünümündeki sosyal medya paylaşımına.
Medya A.Ş’nın hizmete girmeden, işlerlik göstereceği alana iştah kabartanlara gönderme niteliği taşıyan paylaşımda Levent Arkan şöyle der:
“Muğla’nın tamamında, özellikle de Bodrum’da yer alan kaçak reklam panolarından ve her türlüsü mevcut olan kaçak led ekranlardan elde edilen yüz milyonlarca liralık kazanç, belediyelerin değil, bu kaçak reklam alanlarını kiralayanların ve onlara yol veren kullanışlı siyasetçilerin cebine giriyor. Bu arada belediyenin reklam alanları ihalesine girerek ihaleyi bileğinin hakkıyla alan, ödemelerini aksatmadan yapan firmanın durumunu bir düşünün. Yasal hak sahibi olan bu firma, kentin en işlek yerlerinde bulunan kaçak reklam alanlarını kiralayanlarla rekabet etmek zorunda kalıyor. Şimdi bu kaçak reklam alanlarının sahiplerine ve onların kullanışlı siyasetçilerine, belediye görevlilerine ve hatta bazı belediye meclisi üyelerine kötü bir haberim var. Kısa bir süre sonra, haksız kazanç çarkınız darmadağın olacak. Ne kadar süre sonra diye soracak olursanız, bir aydan kısa, iki aydan uzun değil, bilesiniz.”
Ben de yukarıda sosyal medyanın ya da telefonların durum uygulamalarının ne amaçla kullanıldığı yönündeki yorumumdan yola çıkarak, bu paylaşım da bir gönderme için kullanılmış.
Ancak her ne kadar göndermeler için kullanılmış olsa da, bu paylaşım kendi içinde bir ihbarı da barındırıyor.
Ama sosyal medya göndermesi olduğu için gözden kaçıp gündeme taşınmamış olabilir ama benim gözümden kaçmadığı gibi hatta gündeme teğet de geçsin istemedim.
“Şimdi bu kaçak reklam alanlarının sahiplerine ve onların kullanışlı siyasetçilerine, belediye görevlilerine ve hatta bazı belediye meclisi üyelerine kötü bir haberim var. Kısa bir süre sonra, haksız kazanç çarkınız darmadağın olacak” şeklindeki netlik içeren ifadesi doğrultusunda Arkan’a soralım:
Bu sarmalın dişlileri kim?
O siyasetçiler hala aktif siyasetin içinde mi?
Sözünü ettiğiniz bazı belediye meclis üyeleri kim?
Şuan aktif görevdeler mi?
Şimdi siz diyeceksiniz ki, ‘onlar kendini biliyor’
Bu cevap yetmez.
Bu konu sadece 15 saniyelik bir durum paylaşımından ibaret kalmamalı. Zaten çoktan silindi ve gitti de.
Madem bu haksız kazanç çarkı dağılacak, onlarla rekabet etmek zorunda kalan yasal hak sahipleri ve tüyü bitmemiş yetimlere de haksızlık yapılmasın ve bu sarmalın dişlilerinin kim olduğu kamuoyuyla paylaşılsın.