"Halktan taraf yeni nesil yayıncılık"
Ara
Close this search box.

MESELE AMBALAJ DEĞİL, İÇERİK

Başlıktaki sözün sahibi Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Rektörü Prof. Dr. Turhan Kaçar.

Muğla Gazeteciler Cemiyetimiz olarak üniversitemiz Danışma Kurulu’nda yer almaktayız. Geçtiğimiz dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de kurulda yer alıyoruz.

Açıkçası kurulun var oluş amacını önemsiyorum. Pek çok kurumun yapamadığı yapılıyor. Hani o sözde kalan ortak akıl kavramının uygulamaya dökülmesi açısından diyorum.

Müzakere kültürünün de gelişmesine katkı koymasından aynı zamanda…

Bu kurul, şehir adına sözü olan kamu kurum ve kuruluşların yanı sıra, iş dünyası temsilcilerininde yer aldığı ve fikir ve düşüncelerin ortaya konduğu bir kurul.

Yararlı da geçiyor. Yararlı oluyor demeyi isterdim. O nedenle geçiyor.

Gazeteci kimliğimin farkında olmanın yanında kurul üyesi olmanın da bilinciyle, gazetecilik tarafımı bastırıp, her konuşulanı aktarmak niyetinde değilim ancak kamu yararına olan fikirleri sizlerle paylaşmakta bir beis görmüyorum.

Yıllardır her kesimin üniversite yetkililerine sormayı ezber ettiği ancak altını kendilerinin de doldurumadığı bir üniversite-şehir entegrasyonu konusunun dışında yeter ki görmek isteyelim türünden de işlerin yapıldığını, kulak kabartıldığında görebilmek mümkün.

Rektör Kaçar’ın realist ve tevazu içeren anlayışını açıkçası beğeniyorum. Görüntüden ve tribüne oynamaktan uzak işini yapmak isterken, ne demek istediğini de sakin bir dille ifade edebilen de bir yönetici.

İşte bu noktada başlığa konu olan söz de ağzından, bu toplantıda dökülmüştü. Buna benzerlerine de şahitlik etmişliğim var.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıl ilk kez uluslararası sıralamada yer aldığını açıklayan Rektör Kaçar, üniversitemizin Times Higher Education dünya üniversiteler sıralamasına girdiğini kurul üyeleriyle paylaştı.

‘Zirvede değiliz ama zirveye yol almak istiyoruz’ diyen Rektör Kaçar, 2024 yılında üniversite bünyesindeki 9 akademisyenin Stanford Üniversitesi tarafından hazırlanan Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları sıralamasına girdiğini açıkladı.

Yerel ağızla söylemek gerekirse, bir tutturduğumuz üniversite-şehir entegrasyonu tekerlemesinin dışında bilim dünyası açısından bu önem arz eden gelişmelerin yanında yaz aylarında da, Muğla’nın kurum ve kuruluş temsilcileri ile Toplumsal Katkı Çalıştayları düzenleyeceklerini duyurdu.

Bütün bu olumlu gelişmelerin dışında özleştiri yapma şeffaflığını da sergileyen Rektör hocamız, noksanlaşmaya yüz tutmuş bazı ayrıntıları da özetledi. Özellikle bazı fakültelerin hala daha binalarının olmadığına dem vuran Prof. Dr. Kaçar, turizm ve ilahiyat fakültelerinin aynı hizmet binasında hizmet verdiğine dikkat çekti.

Çok ta bağlantılı bölümler olmadığı aşikar. Yani en azından aynı binada eğitim-öğretim sürdürecek kadar…

Beraberinde binaların yaşlanıyor olduğu bilgisi de cabası. Sadece binalar mı?

İdari kadro yaşının da neredeyse üniversite yaşıyla birlikte yükseldiğine dikkat çekti Rektör Kaçar. Bu arada üniversitemiz 33 yaşında.

Bu aslında üstü kapalı SOS çağrısı olarak algılanabilir.

Rektör Kaçar’ın bu SOS veren ayrıntılara rağmen ardından eklediği, ‘Bütün bunların farkında olarak kendimizi geleceğe hazırlıyoruz’ şeklindeki teleffuzun da mazeret üretmeden üniversitenin tribünlere oynamadan yoluna devam ettiğini gözler önüne serdi.

Rektör hocanın, üniversite tahsilini Muğla’da tamamlayan mezunların işe yerleşme durumlarında iyi yolda olduğu bilgisini vermesinin ardından, meselenin ambalaj değil, içerik olduğunu bir kez daha irdelediğimi düşündüğüm için bu yazıyı kaleme almak istedim.

Biliyorum her kurum kuruluşta olduğu gibi bu düşünce yaklaşımımıza üniversite içi ya da dışından elbette katılmayacak olanlar olabilir, buna da saygı duyarım ancak yazılanı iyi anlamak da ayrı bir beceri olarak sunulabilir artık günümüz toplumunda.

Malum beynimizin okuduğunu gözlerimiz farklı bakabiliyor. Bu nedenle ifadeleri akıl süzgeçinden geçirirken anlayana kadar irdelemek lazım gerek ki, sonrasında ortaya atılan eleştirel yaklaşımın bir maksada hizmet etmediği anlaşılsın. Yazının anlaşıldığı konusunda bir şüphe götürmesin.

Yani herşeyi bir başkasından beklemeyi kanıksamış bir toplumda, çoğu zaman üniversiteden şehir olarak bir şey yapmadan bir şey beklemek işte tam da buna benziyor.

Ülkemizdeki devlet ve vakıf üniversitelerin toplamı 209.

Muğla’da 42 bin öğrenci öğretim görüyor. Bu da 44 öğrenciye 1 öğretim üyesi demek.

Bu bilgi benim hesabım değil, yine bizim üniversitenin akademisyenlerince verilmiş bir bilgi.

Azımsanacak bir oran değil. Bu oranda akademik camiayı bu entegrasyona katkı koyamamakla ya da üniversiteyi şehir ekonomik sektörüne eleman yetiştirememekle suçlayamayız.

Yani bu oranlara rağmen, eğitimde bir başarı ortaya koyabilmek, şehir merkezine para kazandırma entegrasyonundan daha önemli sayılabilir. Elbette ekonomi önemli ama planlayarak atılacak adımlarla oluşturulacak entegrasyon ve ekonomik döngü daha da kıymetli.

Buna bağlı olarak toplantıya katılan mermer sektöründen sanayici işadamı Mustafa Ercan’ın tam da bu noktada ‘herkes üniversite okumak zorunda değil’ tespitini çok beğendim. Ercan, Almanya’da durumun böyle olduğu örneğiyle bunu doğruladı. Herkesi üniversite okutup, masa başı devlet ataması beklemek kolaya kaçmakla doğru orantılı.

Yani bizim ülkemizde gerekli gereksiz çok üniversite ve buna bağlı bölümler var. Dolayısıyla sektörlere ara eleman yetişmiyor. Sonuçta yine Mustafa Ercan’ın verdiği Kars’ta açılan Tıp Fakültesine rağmen, Karslıların Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne gittiği örneğinden de bunu anlamak mümkün.

Üniversitelerde nitelik önemli. Bizim üniversitemizin de bir nitelik koymaya çalıştığına olan inancım tam.

İşte bu kurulu önemsememdeki bir başka ayrıntı. Bakış açısı ortaya koyuyor. Buradan anladığımız üniversitelerin nitelikli hale gelmesi için azaltılması fikri.

Bu da üniversitemizin yetkilileri için bir yol haritası oluşturacaktır en azından bölümler kapsamında.

Bu toplantılar, anladığımız kadarıyla üniversitemizin yeni bir stratejik plan ortaya koyma noktasında önem arz ediyor.

Katılımcıların bazılarının bir şekilde yerinde veya yerinde olmayan görüşler ortaya koyduğunu gözlemlerken, görüşü olması gerektiğini düşündüklerimizin de keşke iki çift sözü olabilseydi diye düşünmeden edemediğim anlar da var elbette fikir bazında.

Mesela o sözü olmasını beklediklerimiz arasında Muğla Ticaret ve Sanayi Odası da vardı. Toplantıyı görüş belirtmeden ilk ayrılan paydaşlardan olmasında başı çekmesinin dışında bir görüşleri var mıydı bilmiyorum ama ortaya konan tüm görüşler değerliydi.

Bazı kamu kurum temsilcilerinin toplantıyı kurumları hakkında brifing verme alanı olarak algılaması da ayrıca dikkat çekti.

İnanın günlerce sürecek yazı dizisine gebe bir toplantıydı diyebilirim. Söz alıp, görüş ortaya koyan herkesin ifadelerine yer vermem mümkün değil. Dikkatimi çeken notlardan mutlak surette kesitleri sunacağım yazılarım olacaktır.

Üniversite yetkilileri bu toplantılardan gerekli notları aldılar. Umarım yarar sağlayacak sonuçlara ulaşılır.

Rektör Turhan Kaçar’a, şehir tarafının havanda su döveceğini bildiği halde bu Danışma Kurulu’nu oluşturduğu için ve de üniversitenin varlığının sadece şehirle entegre klişesi demek olmadığı ve bütün o klişeye rağmen, bir yandan o konuda neler yapabileceklerini katılımcılardan dinlemenin yanında, üniversitenin akademik başarısı için çabalıyor oldukları izlenimini kurul üyelerine sunmasından dolayı teşekkür ederim.

Umutsuz değilim elbette ama bu anlamlı topluluklar dilek ve temenni havasındaki düşüncelerini olması gerekenler gibi sunuyor olsa da, bunları hayata geçirmekte biraz yavaş kalıyor çünkü herkes kendi kurduğu düzeninden memnun.

Bu durumda mesele gerçekten de ambalaj değil, içerikmiş.

Üniversitemiz de bu içeriği oluşturma noktasında çabaladığını bu tür toplantılarla ortaya koymaya çalışıyor.

Ne diyelim, konuşmaya devam.