"Halktan taraf yeni nesil yayıncılık"
Ara
Close this search box.

GİDİLMEYEN SEYAHATLER, YANAN BİLETLER

Son yazımda Menteşe ilçesinin turizmle iştigal içinde olmadığı halde turizm fuarlarına neden katılmak durumunda olduğuna ilişkin bir bağ oluşturamadığıma yönelik düşünce ve tespitlerimi kaleme almıştım.

Turizm beldelerimiz tamam da, bizim hazırlığımız ya da gündemimizde bile olmadan sadece katılıyor olmak bana tuhaf geliyordu ve bu durumu dile getirmiştim.

Bu tespitlere bağlı olarak ta devam edelim isterseniz. Hatta buna belediye yönetimimizin Ramazan’ın başlangıcına rast gelen Yunanistan ve Almanya programlarıyla başlayalım…

Komşu Yunanistan’ın Simi adasında gerçekleştirilen ve ‘İki Yaka Bir Sofra’ adı altında neye hizmet ettiğini açıkçası hala daha anlayamadığım yeme-içme etkinliğinden hemen sonra, Menteşe olarak neden katılmamız gerektiği bağını kurmaya çalıştığım 4-6 Mart tarihlerindeki Almanya’nın başkenti Berlin’de gerçekleştirilen turizm fuarı da yazıma konu olan ve sözünü ettiğim fuarlardan bir tanesiydi.

Belediye başkanlığı vekalet yazısı bile hazır olup, hatta bu ardı ardına rast gelen tarihlerde belediye başkanlığı koltuğunu Mehmet Tahça’nın vekalet edeceğinin duyurulduğu bu dönemde, yazımın ardından ne olduysa oldu, ani bir kararla Menteşe Belediyesi’nin gezmeyi seven başkanı Gonca Köksal, Almanya turizm fuarına gitmekten vazgeçti.

Yazım etkili olmuş olabilir mi, olabilir, ben yine de ihtimal dahilinde diyeyim malum böbürlenmeyi sevmem.

Vekalet yazısı Simi’yi de kapsıyordu ama belediye yönetimi cümbür cemaat komşu Simi’deydi. Açıkçası Ramazan gibi mübarek bir ayda komşu illerin belediye başkanları hazırlıklarını halkıyla bir arada iftar yapmak üzerine yapmış ve vatandaşına kendi elleriyle doldurdukları yemekleri takdim ediyorlardı. Biz ilk gün bu görüntüden mahrum kaldık Simi programı yüzünden.

Neyse bizimkiler yediler, içtiler, gezdiler, gördüler. Faydalı bir etkinlik olmuş olması dileğimiz.

Ben yine de bu gezinin kentimize turizm açısından nasıl bir kazanımı olacak merak ettiğim gibi bu gezinin sonuç bildirgesini de kamuoyuyla paylaşılmasını temenni ediyorum.

Yanlış anlaşılmasın etkinliği itibarsızlaştırmak gibi bir niyetim yok ama bu etkinlik, yeme-içme yerine kültürlerin kaynaşması ve buna bağlı olarak geniş kapsamlı ve geneli kapsayan bir organizasyon şeklinde gerçekleşse daha ete tırnağa dokunur olurdu diye düşündüm. Ne de olsa Muğla, mübadele öncesi bu ziyaret edilen komşunun atalarının, dedelerin yaşadığı bir lokasyon. Bu yönde geliştirilecek bir paydaşlık anlamlı olurdu yani. Paylaşılan fotoğraflara bakınca bu yönde bir şey edindiğimizi söyleyemiyorum ama bir hava değişimi seyahati gördüğümü söyleyebilirim.

Belki gidenler benim düşüncemin aksine şehrimiz turizminin gelişimine harç koyar nitelikte girişimlerde bulunmuşlardır. Benimkisi gözlem ve tespit ne de olsa.

Simi ve gedikli belediye başkanı olan Lefteris denince aklıma 2009-2011 yılları gelir. Komşu Simi ile sürdürülen bu ilişki yıllar önce Muğla büyükşehir olmadan, Marmaris ilçemizin Söğüt köyünde dönemin Söğüt Muhtarı Kemal Karaca ile defaten yürütülmüş ve tarihte neredeyse türüne az rastlanan cinsten olan bir etkinlikle, bir köyde gerçek anlamda bir uluslararası festival gerçekleştirilmişti. Yani Söğütlüler iki yakada o tek sofraya uzun yıllar oturdular.

Yani bizim Menteşeliler, yerel yönetim anlamında Simi ile biraz geç tanıştılar. Bari komşunun başka bir adası ile bir girişimde bulunulsaydı farklı bir gelişme yaşanabilirdi demek istiyorum.

Zaten Simililerle-Söğütlüler karşılıklı olarak sürekli misafirliğe gelip gidiyorlardı denizden. Ev oturması tadında yapıyorlardı bunu adeta. Dönemin Muğla İl Genel Meclisi Üyesi, değerli dostum Mehmet Erden o dönemin canlı şahidi olup, kurulan o ilişkilerin odağındaki isimdir hatta.

Bu anekdotu sunmak istedim hatta unutulmasın diye de hatırlatmak istedim. Söğüt Muhtarı Kemal Karaca bir köyde ilk kez uluslararası nitelikte bir festivale imza koymuştu. Hem de içinde kültürler barındıran ve geniş kitlelerin katıldığı bir etkinlikti. Sadece kazanda yemek karıştırılan ya da mangalda et pişirilen bir etkinlik değildi.

Hatta o festivalleri gazeteci olarak takip ettiğim gibi, organizasyonunun takdimi de bana nasip olmuştu. İçi doluydu anlayacağınız. Kaldı ki bir köy tüzel kişiliğinin yaptığı kapsamlı bir işi, bir şehir belediyesi çok daha kapsamlı yapabilirdi demeye çalışıyorum.

Neyse yapılmış yapılmıştır. Menteşe Belediyesi basın biriminden de festivale öncesi program içeriği şeklinde bir bülten servis edildi basına ama geldikten sonra oradaki gelişmeler, edinimler ve kazanımlar üzerine bir haber servis edilmedi. Böyle bir etkinlik için basının bulunmadığı bir ortamın program içeriği ne diye gönderilir onu da anlamam ya…

Demek ki ete tırnağa dokunur bir gelişme yaşanmadı, Menteşe ve Muğla turizmi konusunda komşu ile…

‘Kaynaştık ya daha ne istiyorsun’ diyen olabilir ki buna da saygı duyarım.

Biz yine de kapsamı kapsamlı bir bilgi notu ile bilgilenmek istediğimizi bir kez daha hatırlatalım.

Neyse ki, Ramazanın başladığı günün ilk iftar akşamında Simi’de oldukları için hiçbir belediye yöneticisinin hatta Muğla’da bırakılan yöneticisinin de bulunmadığı halde yapılan ‘İl iftarımızı halkımızla birlikte yaptık’ şeklindeki gözümüzden kaçmayan sosyal medya paylaşımının ardından belediye başkanlarımız ayaklarının tozuyla ikinci iftara yetişip, halkla gerçekten birlikte iftar açtık diyebilecekleri bir paylaşımının altını doldurmayı başardılar.

Sonrası da malumunuz Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal’ın önce gideceğini bildiğimiz ve sonra da ani bir kararla gitmekten vazgeçtiği Berlin Turizm Fuarı. Köksal’ın bu kararı, özellikle son günlerde gündemin merkezinde olmasının yanında, bir de üstüne olası bir ‘Muğla’da hiç durmuyor’ algısına karşı alınmış bir karar olabilir.

Bence iyi de olmuş ki, belediye meclisinin Ramazan davulu gibi unutturulmaya yüz tutmuş bir geleneğin tekrar yaşatılmasına yönelik anlamlı bir karara imza attığı günde kendisini o toplantıya başkanlık eden kişi olarak kayıtlara geçirmeyi başarmış oldu. Meclisin kararı sayesinde zamanında kendisinin de davula karşı olumlu oy kullandığı hususta hanesine artı yazdırmış oldu bahaneyle. Olmayan da hayır varmış görüldüğü gibi. Almanya’da olsa bu anlamdı kararda imzası da olmayacaktı.

Ancak ben hep eleştirirken kamu yararını ve kamu zararımı gözetirim. Resmi vekalet yazıları yazılan söz konusu yurt dışı bu seyahatler için malum uçak biletleri de program dahilinde alınmış oluyor. En azından alınmış olması olağan süreç.

Şimdi bu durumda Almanya Berlin Turizm Fuarı için alınan Başkan Köksal’ın gidiş-dönüş uçak biletleri, ani bir kararla gitmekten son anda vazgeçince yanmış olmuyor mu diye sormak isterim.

Bütçesi hangi belediyeden karşılanırsa karşılansın ister büyük, ister küçük belediyeden fark etmez, merak ediyor ve bu konuda yazılı bilgilendirilmek istiyorum. Bu pat diye alınan ‘gitmiyorum’ kararlarıyla yanan uçak biletleri israf sayılmıyor mu? Gonca hanım bu biletleri cebinden aldıysa eyvallah, ancak belediye bütçelerinden alınıyorsa buna kayıtsız kalmayıp soruyorum.

Bilgilenmek istediğim hususu tekrarlamak gerekirse, bugüne kadar planlanıp, uçak biletini alınan ancak Berlin Turizm Fuarı gibi ani bir şekilde gitmemek durumunda kalınan seyahat planı var mıdır?

Varsa bu kaç kez yaşanmıştır yani buna bağlı olarak kaç kez bilet yakmak zorunda kalınmıştır?

Meclis soru önergelerini anımsatan sorularımın yanıtlanmasını diliyorum. Malum bu yanan biletlerin parasının vatandaşın cebinden çıktığı gerçeğini hatırlatmak ve bu yönde merak edilen huşuları gündeme taşımak, bir kamu denetçiliği görevi yapan biz gazetecilerin görevidir.

Malum tasarruf tedbirlerinin uygulandığı bir dönemdeyiz.

Bu konuda yapılacak bilgilendirmeyi yine aynı köşemden kamuoyuyla paylaşacağımın bilinmesini isterim.

Aslında bu yazımın konusu, şehrimizin Ramazan davuluyla tekrar buluşmasına ön ayak olanları kutlamak olacaktı. Bu konudaki geçmiş 11 yıllık bir sürece yolculuk yaparak, hatırlatmalarda bulunup, sonra da gerekli teşekkürü etmekti ama yerim kalmadı. Bu konuya da bundan sonraki ilk yazımda değiniriz.