Aslında Orgeneral Mustafa Muğlalı İşhanı’nın kent merkezinde ömrünü tamamlıyor olduğunun emareleri, belediyenin iş hanındaki kendisine ait taşınmazını satmaya başlamasıyla başladı.
Bu satışla birlikte, süreç de hızlandı.
Kamu vicdanında asla yer bulmayan süreç.
Şöyle bir düşününce, iyi sıhhatte olsun dönemin Belediye Başkanı Erman Şahin’in çalışma döneminde inşa edilen bu yapı, Muğlalının iş merkezilerine olmayan ilgisi karşısında tek ilgili oldukları bir alandı adeta.
Bir ruhu da vardı, oluşmuştu diyebiliriz.
Hatta yerel iktidar olan CHP’nin en çok kutlama yaptığı, balkon konuşmalarını yapıldığı, adaylık açıklamaları için en çok tercih edilen bir lokasyondu.
Pek çok ticari sektörün bir arada olmasının yanında, muhasebe, dernek, hukuk büroları gibi ofisleri de bünyesinde barındırıyordu.
Yukarıdaki satırlarda Muğlalının iş merkezleri kültürünün olmadığından dem vurdum.
Arkasındayım da…
Malum bugün ülkede çayın babası olan Zihni Derin’in isminin verildiği alışveriş merkezi projesiyle inşa edilmiş yapı da, yapılış amacının dışında bir faaliyet göstermekte ve iş merkezi ile belediyeye ait birimlerin yer aldığı bir yapıya bürünmüş vaziyette.
Üstelik Muğlalı iş hanının aksine ruhu da hiç olmadı.
Ruhsuzluğu daha çok belirgindi.
Bu olmayan ruh, Muğlalının AVM dışındaki merkezlere çok itibar etmediğinin de bir yansımasıydı.
Değerli büyüğüm Özden Akgüç de bu konuyu sosyal medya hesabında gündemine almış ve ilginç ve tarihsel bir iddia ortaya atmış.
Özden abi, iş hanının Kara Muğla Deresi üzerine inşa edildiğini, Muğla Belediyesinin dere üstündeki bu iş hanını hazineden izin almadan inşa ettiğini iddia etmiş, inşaatın yalnız iş hanı ile kalmayıp, dere civarına (Perşembe pazarının doğu tarafında) da belediyenin birçok dükkan inşa ettiğine de dikkat çekmiş.
Hal böyle olunca, Milli Emlak’ın da mal sahibi olarak kendisinden izin alınmadan yapılan bu inşaatlara itiraz ettiğini, ancak Muğla Belediyesi’nden beklenen yaklaşımı bulamadığını belirtmiş.
Özden Akgüç şöyle devam etmiş:
“Neticede de Maliye Hazinesi, Muğla Belediyesi’ni mahkemeye vermiş. Yıllarca süren davayı sonunda mal sahibi Milli Emlak kazanmış ve yıkım kararı çıkarılmış. Biz de nedense Mahalli İdareler ile Merkezi İdare bir türlü geçinemezler. Biz kurum milliyetçiliği eşiğini bir türlü aşamıyoruz. 1989-1999 arası Muğla Belediye Başkanı Orhan Çakır, dere üstündeki han için gereken adımı atmamış. 1999-2023 yılları arası önce Muğla Belediye Başkanlığı, sonra da Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Sivas kökenli Dr. Osman Gürün de İşhanı konusunda Milli Emlak ile bir çözüm bulamamış ve uzlaşamamış. Yani Hazine ile inatlaşılmış. Bu gerçeği gölgelemek isteyen bazı çevreler, 1931 yılında Menemen halkını büyük bir felaketten kurtaran Menemen Askeri Mahkeme Başkanı Mustafa Muğlalı Paşa’yı acımasızca kullanıyor.”
Evet, aradan geçen 50 yıl içinde Muğla Belediyesi ile Milli Emlak anlaşıp, bu soruna bir çözüm bulabilirler miydi? Elbette bulabilirlerdi.
Kaldı ki kibirinden dübürü görünmeyen bir kişinin elindeki 25 yıllık süreçte, bırakın çözüm yolu girişiminde bulunmayı, yine o yönetimin ve emir komutasındaki küçük belediye yönetiminin marifetiyle bir dönem yok oluyor.
Özden Akgüç büyüğüm, uzlaşmanın ve çözüm yolları bulmanın medeni insanların işi olduğunu savunuyor. Kavga etmenin ve mahkemelik olmanın da işin kolayı olduğunu..
Haksız da sayılmaz. Yeter ki derdiniz üzüm yemek olsun ya da hedefinizde insan odaklı yaklaşım.
Bu savdan yola çıkarak şehri 25 yıl medeniyetten uzak bir yapının da yönettiğini söyleyebiliriz. Merhum Orhan Çakır’ın 10 yılı var, 25 yıl kendisine süre verilseydi uzlaşıcı olur muydu, ya da dener miydi bilmem ama kendisini tanıdığım için olabilirdi diyebilirim.
Ancak, uzlaşı kelimesini Çakır sonrasındaki 25 yıllık her yere parmak gösteren anlayış için söylemek mümkün mü diye sorsanız, bu mümkün değil elbet.
Belediye yönetimlerinin şehri için hizmet üretmek varken, kendi kişisel egosu nedeniyle devlet kurumlarıyla inatlaşıp, kavga etmesini hiç anlamam.
Belediye kişilerin egosunu tatmin edeceği yerler değil, bilakis halkı ve şehri için gerekli uzlaşıyı yerine getirme kurumlarıdır.
Bütün bu satırların ışığında diyebilirim ki; olan, iş hanında bir arada olabilmeyi kanıksamış esnafa ve hak sahiplerine oldu.
Kısacası yazık oldu.
Türkiye’nin belki de hiçbir yerinde bu şekilde yaptım oldu anlayışıyla bir yer tahliye edilmedi.
Şimdi gündemdeki soru ne?
“Dere yatağı üzerine Perşembe Pazarı da dahil, inşa edilen dükkanların durumu da mı aynı olacak?” sorusu.
Esnaf tedirgin, malum Perşembe Pazarı ile ilgili bir girişim şehrin o bölgedeki ekonomisine ciddi etki yapacak.
Bunu belediye başkanı seçildiği günden bu yana ilk kez konuk olduğu Mabolla Medya’daki yapım ve yönetimi şahsıma ait olan Mevzuat programında Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ahmet Aras’a sordum.
Aras, bulunduğu makamda neden oturduğunun farkında.
Kendisini halkın bu makama getirdiğinin bilincinde olduğu için kibiri yok. Yani makamdan güç almak yerine makama güç katmanın önemini şiar edinmiş.
Ayrıca, devlet kurumlarıyla ya da kendisine oy vermeyen seçmen ve o seçmenin yaşadığı bölgelerle kavgalı değil.
Halk ve şehir için her türlü çözümcül uzlaşı kültürüne sahip.
Bunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapmasının ve doğal olarak devlet terbiyesine sahip olmasının etkisi elbette var.
Bu nedenle de soruma yanıt olarak, Perşembe pazarının kaldırılmayacağını, ancak revize çalışmasına tabi tutulabileceğini ifade ederek, iş hanı esnafının düştüğü mağduriyete düşebilecekleri endişesi taşıyan diğer esnafın yüreğine su serpmiş oldu.
Şöyle bir baktığımızda, 80’li yıllarda inşa edilmiş ve o tarihten bu yana olumlu taraftan bakıldığında önemli bir ihtiyaca karşılık verdiğini gözlemlediğimiz ve güvensiz yapı olarak bugün yıkımı gündeme gelen Mustafa Muğlalı İşhanı’ndan sonra, göreve seçilmiş hiçbir belediye yönetiminin bu projenin üzerine bir tık bir şey koyamamış olduğu gerçeğini de gözlemlemiş olduk.
Öyle olmasaydı alternatif projelerle aynı amaca hizmet edebilecek daha sağlam ve modern iş merkezi inşa edilmiş olduğuna şahitlik ettiğimiz gibi, 50 yıllık bir yapıdan sonra yerine bir şey koyamamış yönetimleri ve vizyonsuzluklarını da eleştirmiyor olurduk?
Erman Şahin büyüğümüze teşekkür edelim, onun dönemindeki bir yapının bugünlere kadar hizmet vermiş olmasından ve önemli bir ihtiyaca karşılık vermesinden.
O yapının vazifesini görecek başka bir yapı bulunmadığının da altını çizip, bu yönde proje üretemeyen, buna ufku yetmeyen ve belediyecilik dışında her kesime parmak gösterme eylemleriyle unutmayacağımız çeyrek asırlık yönetimi de kamuoyunun takdirlerine bırakalım.
Umarım bu yönetimin ruhu, bugünkü belediye içinde hala nefes almıyordur, alamıyordur.
Buna ‘dikkat edin’ uyarısı da diyebilirsiniz.
Söylenecek çok söz var. Yeri geldikçe hatırlarız, hatırlatırız.
Bu yazımızı nihayetlendirelim sonra illa ki devam edeceğiz.
İşhanı yıkılacak tamam, kabul.
Mustafa Muğlalı ismi yaşatılacak.
Bunu da Başkan Ahmet Aras’ın ağzından bizzat kendim dinledim.