Huylu huyundan vazgeçmiyor!
Her ne varsa dünden kalan, zafiyete dair, aynen devam etmeye zorlanıyor güzelim partim de… Geçmişin izlerini silmek elbette bir anda olmuyor, olmaz ama, adını değişim koymak da tek başına yetmiyor!
Yüz yıllık, kurumsal kimliği olan bir parti de; Tarih yazmamış ki, mevcut genel başkanın değişimi ikinci turda gerçekleşsin.
Sadece parti üyelerinin değil, kamuoyunun yüksek sesli talebi ile kurultay delegeleri üzerinde oluşan manevi baskı, olumlu yönde etki yapmış, kuruluş değerlerine yani fabrika ayarlarına geri dönüşte, başat kahraman da halk olmuştu.
Kurultay sonrası yapılan açıklamalarda; değişime destek olanların ödüllendirilmeyeceği, karşı duranların da cezalandırılmayacağı kulaklara pek hoş gelmiş, birlik, bütünlük mesajları sevinçle karşılanmış, yeni umutlar yeşertmişti.
Ancak; değişim ile açılan kapıdan içeri girmenin ön koşulu, eteğindeki taşları döküp, üzerindeki kirli çamaşırları dışarıda bırakmak, dünün olumsuzluklarını, kötü alışkanlıklarını, geçmiş hesaplaşmalarını unutmaktı…
Oldu mu? Oldu diyemiyoruz!
Olur mu? Sorusunun yanıtı ise olmalı. Olacak…
Sayın genel başkan Özel’in, geçmiş dönemler de görev almış üst düzey yöneticilerin, bu dönem görev talep etmediklerini hatta görev almak istemediklerini açıklaması, bir yandan değişime inancı artırırken, diğer taraftan üçüncü, beşinci dönem namzetlerinin yüreklerini burkmuş, umutları yeşertirken, gözleri yaşartmış ama, değişim rüzgarını da körüklemişti…
Almadılar! Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulunda görev almadılar ama Yerel Yönetimler Ölçme ve Değerlendirme Komisyonu diye bir yeni görev tanımı ile yine, yeniden hem de en esaslı karar mercii olan pozisyona geldiler, getirildiler…
“Alışmış, Gudurmuşdan Beter” derler bizim buralar da. Eski dostluklar, atamalar, atananlar, atayanlar. Kaldıkları yerden devam eder gibiler. Bunu gören, gelenekçiler! Düğün bayram havasında. Göbek kaşıyarak, bize karşı kaldırımdan göz kırpıp, bıyık altından gülerek, alaycı bir tavırla, sinsi bir bekleyiş içindeler.
Değişim kadrosuna, kinaye bir açıklama ile şirin gözükerek, yol veren, naif duruş sergileyen ak saçlı dede gibilerin; ardındaki yumurtalarını gizil bir şekilde çatlatarak, folluğa bıraktıkları prematüre civcivlerini kümese karıştırmaya çalışanların olağanüstü çabasını görmemek için kör olmak gerek.
Öyle içten, öyle samimi ve duygusal bir boşluk anında, öyle bir manevra kabiliyeti ile (Taht Savaşları) Gönül oyunları ki, vay anam vay!
Adına şiirler yazılıp, şarkılar söylenen koltuk sevdasını, makam mevkii tutkusunu bize zHizmet aşkı, memleket sevdası” diye yutturarak, arkasından ağıtlar yaktırıp, diz dövdüren, fırıldaklar.
Ben aday olmam, gösterilirim! Güvencesi, yukarıdan onu aday gösterenlere yaptığı bağlılık yeminin eseri.
Öyle ustaca sergilediler ki bağlılıklarını, saplantı haline gelmiş itibar takıntılarını gizleyen, karşılıklı fedakarlık gibi sergileyen, AL GÜLÜM VER GÜLÜM ilişkisinin hikayesini gelin biz de şarkılar ile şiirler ile anlatalım…
İşte geldim, gidiyorum.
Hoşçakal kardeşim Deniz! Şarkısıyla on ikiden, kalp özünden vurup, arkasından yas ettiren muhteremler!
Ellerimde çiçekler, kapında sırılsıklam, görürsen bir gün şaşırma.
Beni böyle çaresiz, beni böyle derbeder, beni böyle ortalarda bırakma! Diyerek mırıldanırken, geri dönüş manevralarına girişmekte…
Olmadı! Olduramadı. Baktı ki gitme diyen yok! 25 yıllık, çeyrek asırlık platonik aşkı depreşti.
Tek taraflı aşk, sevgi zannettiği takıntı, hortladı…
Geri dön, geri dön.
Ne olur geri dön.
Uzanıp, tutuver elimi bir gün.
Utanır diyemem, ne olur geri dön. Diye bir çağrı duyamayınca,
Kadir Tapucu’ nun sözlerini yazdığı şarkı gibi,
Bayram sabahında çocuklar gibi
Giyinip, kuşanıp bekleyeceksin.
Bütün duvarlarda adın yazacak.
Bütün sokakları süsleyeceksin.
Eski sevdamızdan başın dönecek.
Görür görmez beni, ağlayacaksın.
Bir anda unutup acılarını
Koşup saçlarımı okşayacaksın.
Bir sabah karşında göreceksin beni,
Yüreğinde o an anılar canlanacak.
Gidişim suskun olmuştu ama
Dönüşüm muhteşem olacak!
Diye duygu sömürüsüne girişip, aba altından sopa gösterir, inceden tehdide yönelir oldu.
Baktı ki; tutku zannı ile tek taraflı aşkı (Parti tabanı) yine cevap vermiyor.
Son sözünü söylüyor.
“Ya benimsin, ya kara toprağın!”
Biz bu tip takıntılı, koltuk düşkünü, narsistlerden çok çektik.
Toplum olarak böyle arabesk, böyle gölgesine bile yabancı, böyle elimizi verip, kolumuzu, ömrümüzü kaptırdığımız çaresiz vakalardan bıktık usandık.
Ve onlara bir şeyler söylemek gerekirse…
“Rüyalarda buluşuruz, bu şarkıyla kavuşuruz!” Diyerek, biraz da duygularına hitap ederken, daha fazla eziyete gark etmeden uyandırmak için Yıldız Tilbe nin pek güzel okuduğu şarkı sözleri ile şenlenelim!
Güzel elbiselerimi giyip, kuşanacağım.
Senin önünden geçip, sana bakmayacağım.
Beni kırdığın gibi, kalbini kıracağım.
Beni dinlemedin ya! Seni duymayacağım.
Yürüüü anca gidersin! Diyelim ve umutları kuşanıp, sokaklara akalım.
Zira, yarını olmayan günlere kalmamak için dünün hantallığından kurtularak, dimdik ayağa kalkmak, kol kola kenetlenip, yürümek bile değil, hızla iktidara koşmak zorundayız…
DEĞİŞİM ŞART!