“Sabahleyin/Karayı kaldırın mavi koyun umudumu yitirmedim/Beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde/Eliniz beyazken uzatın isterim/Karayı kaldırın sevgi koyun umudumu yitirmedim.”
*Gülten Akın
Gerçek aslında yalındır. Yeniden buluşmanın sırrı belki de gerçeğin söylenmesiyle, bir yüzleşmeyle gerçekleşecektir. Haykırarak söyler öğretmenler, “Öğretmen kaybederse memleket kaybeder”
Bir öğrencinin bakışına, gülüşüne ve yaşamına dokunan; gelecek nesillerin hayallerine, umutlarına umut olan, ses olan eğitim ve bilim emekçileri haklarını, meslek onurlarını ve geleceğimizi savunmak için mücadele ediyorlar. Bir yanda Meslek Kanuna karşı mücadele, bir yanda özel okul öğretmenlerinin eşit hak talepleri için nöbetteler. Eğitim emekçileri Öğretmenler açısından bir meslek kanunu olmaktan ziyade Milli Eğitim Akademisi ve öğretmen atama kriterlerini belirleyen bu kanunu kabul etmiyor.
Eğitimin ana bileşenlerinden birisi olan eğitim ve bilim emekçilerini yok sayan, taleplerine ısrarla kulak tıkayan MEB bildiğini okumaya devam etmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), eğitimin bileşenlerinin görüşlerini almadan masa başında hazırladığı yeni meslek kanunu görüşmeleri geçtiğimiz Salı gününden itibaren TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmektedir.
Yeni atanmış öğretmeni elemek üzerine kurulu tuzaklar, kendilerine biat etmeyen öğretmenlerin uydurma disiplin soruşturmalarıyla iş güvencesinin ortadan kaldırılması, aynı işi yapan öğretmenlere apolet takarak farklı ücretler verilmesi, eşit işe eşit ücret ilkesinin yok edilmesi Ücretli öğretmenlik adı altında emek sömürüsü bu kanun tasarısının gerçek yüzüdür.
MEB gerçek bir meslek kanunu hazırlamak istiyorsa ILO ve UNESCO ortak belgesi olan; ‘Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’ metni esas alınmalıdır. Sadece öğretmenlerin değil tüm eğitim emekçilerinin ekonomik, demokratik, özlük haklarını iyileştirmek amaçlanmalı, mevcut hakları koruyan, eşit işe eşit ücret ilkesine dayanan, adil ve kapsayıcı bir meslek kanunu hazırlanmalıdır.
Eğitimin yıllardır çözülmeyen sorunlarına rağmen eğitimin, eğitim emekçilerinin hiçbir sorununa çözüm üretmeyen bir Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı ile karşı karşıyayız. Bizi ayrıştıran, esnek çalışmayı, güvencesizliği yaygınlaştıran, öğrencilerimizin eğitim hakkını tırpanlayan bu karanlık kanuna karşı birlikte mücadele ediyorlar. Hepimiz tehdit altındayız Elimizden alınacak olan tek başına haklarımız değil, aynı zamanda memleketin geleceğidir.
Ay sonunu getiremeyen, kirasını ödeyemeyen, faturalarını ödemekte zorlanan bir eğitim emekçisinin mesleğini sağlıklı şekilde yapabilmesi ve nitelikli bir eğitim verebilmesi mümkün değildir. Eğitim emekçilerinin ihtiyacı kariyer değil, insanca yaşayacak ücret, sağlıklı çalışma koşulları ve güvenli gelecektir.
Eğitim emekçileri mücadelesi; yaşadığımız topraklarda birlikte yol yürümenin en güzel türküsüdür. Eğitim emekçileri mücadelesi; katledilen, tutuklanan, meslekleri ellerinden alınan, sürgün edilen ancak asla ve asla eşit ve özgür bir gelecek mücadelesinden vazgeçmemenin tarihini yazma inadıdır, kararlılığıdır. Eğitim emekçileri mücadelesi; eşitlik, özgürlük, demokrasi, laiklik ve barış için bir yaşam adayan on binlerin hikayesidir.
Günümüzün eğitim emekçileri mücadelesi, dünün mücadelelerinin mirasçısıdır ve çekilenlerin boşa gitmediğinin somut göstergesidir. “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir” sözünün günümüzdeki savunucuları olarak, eğitim emekçileri mücadele tarihi içinde geçmişten devraldığımız örgütlenme ve mücadele geleneğini sürdüreceğimize söz veriyoruz. Sözleri sözümüz, hayalleri hayalimiz, mücadeleleri mücadelemizdir.
“Direnmek diye bir tavır, bir duruş var dünyada. Direniyoruz.”
* Fakir Baykurt
Eğitim emekçileri Soğuk kış mevsiminin ölü bir sessizlik ve renksizliğe gömdüğü tabiatı; açtığı çiçeklerle renklendirmeye devam ediyor. Yıllardır insanlığın evrensel değerlerini sınıf içinde her gün yeniden üreten öğretmenler 11 Temmuzda sokaklarda ders verdi. Yıllardır öğretmenlik mesleğini değersizleştirmeye yönelik söylemlere, politikalara karşı güçlü bir duruş sergiledi.
‘Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu zamandır.’ Sözünü doğrularcasına eylem alanından çekilen fotoğraf eğitim emekçileri mücadelesinin Türkiye`nin Aydınlık Yüzü olduğunu bir kere daha gösterdi.
Tarihimiz boyunca iktidarların eğitim ve bilim emekçisi olmadık, olmayacağız. Hiçbir zaman hayallerimizden ve gerçeğin peşindeki serüvenimizden vaz geçmedik Ülkenin her yerinde eğitim ve bilim emekçileri olarak ‘Öğretmen umuttur, gelecektir.’ sesini hep birlikte haykırmaya devam edeceğiz. Gülümseyeceğiz bunca zulmün karşısında… Ne geçmiş tükendi, ne yarınlar!
“Gür çimenler gibi fışkırıyor karanlıktan,
Kökleri kurumuş sandığımız o güzel günler”
*Cahit Sıtkı Tarancı
Hikâyeleriyle yolculuğa çıkanlar değiştirecek memleketi. Mesleğine, mesleki onuruna sahip çıkan öğretmenlerin kararlılığını tarih mutlaka yazacak. Karşımızdaki örgütlü karanlık başaramadı başaramayacak.