SENDİKAL MÜCADELE

Memleket yangın yeri… Yangının yaşandığı her yer ise bizim için aynı zamanda güçlü bir mücadele alanı. Bu yangını emekçiler eğitimden sağlığa, gıdadan ulaşıma her alanda sokağa adım attığı andan itibaren yaşıyor.

Birleşik mücadele zeminlerinin adımları ise işyerleri… Her işyerinde parçalı istihdam biçimlerinin tüm örnekleri yaşanıyor. Gerçek çözümün ve kurtuluşun birleşik emek mücadelesinde saklı olduğunu açığa çıkaran örgütlenme biçimlerini, mücadelelerini yaşama geçirmek için attığımız her adım, örgütlediğimiz her eylem, kararlılık ve süreklilik aradığımız tüm sorulara yanıt verecek en gerçek ve sahici adımdır.

Sendikalar, belirli bir işyerinde ve işkolunda çalışan emekçilerin tümünü kucaklamayı hedefleyen; cinsiyet, din, dil, etnik kimlik, siyasi görüş vb. ayrımı yapmaksızın emekçilerin ortak çıkarlarını ve taleplerini savunmayı temel alan birlik, mücadele ve dayanışma örgütleridir.

Sendikalar, işçi ve emekçi sınıfların en eski, en kitlesel ve en etkili mücadele araçları arasındadır. Sermaye, devlet ve onların siyasal partileri, bu araçların denetimini ele geçirmek ve sendikal mücadeleyi zayıflatmak için her dönem özel bir çaba harcamıştır. Bu çaba aynı zamanda, emekçilerin birbiriyle rekabet etmesini ve bölünmesini, patronlar ya da siyasi iktidarlar karşısında güçsüz olmasını hedeflemiştir. Emekçilerin ve sendikal hareketin bağımsızlığı, güçlü sendikal örgütlülükler yaratmanın, işçi ve emekçilerin ortak talepler etrafında birliğinin ve ortak mücadelesinin sağlanmasının temel koşuludur.

Emekçilerin ortak çıkarları ve amaçları yönünde gerçekleştirilecek olan her ortak eylem, aynı zamanda sendikaların ekonomik, toplumsal ve siyasal rollerinin gereği olarak görülmelidir. Sendikalarla emekten, barıştan ve demokrasiden yana siyasi partiler arasında siyasal görüş ve ideolojik yakınlık anlamında benzerlikler olması doğaldır.

Sendikalar, sadece ekonomik ve sosyal haklar için mücadele eden kurumlar değildir. Ülkede yaşanan ve sendikaların üyelerini şu ya da bu şekilde etkileyen her türlü sorun sendikaların da öncelikli mücadele başlıklarından olmak zorundadır.

Türkiye’de sendikal alanda yaşanan gelişmeler, sendikaların ayrım yapmaksızın bütün emekçileri birleşme ve mücadeleye çekme görevini yerine getirmedikçe, üyelerini bu doğrultuda eğitip örgütleyen kurumlar haline gelmedikçe gerçek birer mücadele örgütü olamayacaklarını göstermektedir. Sendikal hareketin bu noktadaki ihtiyacı, sadece sendika üyelerinin değil; sendikalı sendikasız, statü farkı gözetmeksizin işyerlerindeki bütün emekçilerin, kararların alınmasından uygulanmasına kadar bütün sendikal süreçlere aktif olarak katılması ve birlikte mücadele anlayışının işletilmesinden geçmektedir.

Genel olarak örgütlenme özgürlüğünün ve özel olarak da sendika hakkının Anayasa’da benimsenen temel değerlerden biri olan demokrasiyi somutlaştıran özgürlükler arasında yer aldığını ve demokratik toplumun temel değerlerinden birini oluşturduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi demokrasinin esasının meselelerin halka açık olarak tartışılması ve çözümlenmesi yeteneği oluşturduğunu belirtmiş; sendika hakkını kullanan bireylerin de ifade özgürlüğü alanına benzer şekilde çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik gibi demokratik toplumun temel ilkelerinin korumasından yararlanacağını ifade etmiştir.

Sendika hakkı yalnızca sendika kurma veya sendikaya üyelik gibi haklarla sınırlı bir koruma sağlamamaktadır. Hakkın kapsamına kurulan veya üye olunan sendikanın faaliyetlerini düzenleme ya da bunlara katılma hakkı da girmektedir. Anayasa Mahkemesine göre de sendika hakkı “aynı zamanda oluşturdukları tüzel kişiliklerin varlığının ve bu tüzel kişiliklerin kendine özgü faaliyetlerinin de garanti altına alınmasını içermektedir. Üyelerinin ekonomik, sosyal ve kültürel ortak menfaatlerini korumak ve geliştirmek amacıyla kurulan sendikalar ve bunların üst kuruluşlarının serbestçe sendikal faaliyetlerde bulunabilmesi, bu kapsamda iş uyuşmazlığı çıkarması, toplu görüşme ve toplu sözleşme yapması, grev ve lokavt kararı vermesi ve uygulaması da sendika hakkının gereklerindendir.” Buna göre bir kişinin herhangi bir sendikaya üye olması veya mensubu bulunduğu sendikanın faaliyetlerine katılması sebebiyle yaptırıma maruz kalması, sendika hakkına müdahale oluşturacaktır.

Örneğin bir kamu görevlisinin şube yönetim kurulu üyesi olduğu sendikanın kararına istinaden basın açıklaması nedeniyle uyarma cezası alması sendikal faaliyetlere katılma hakkına bir müdahale oluşturmaktadır.

Emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele örgütü olan sendikaların önemi günümüzde daha da artmıştır. Sendikalar, başta işyeri örgütlenmeleri olmak üzere tüm örgütlenme ve işleyiş mekanizmalarını, daha güçlü, daha mücadeleci ve her koşulda emeğin haklarını savunabilecek şekilde biçimlendirmek zorundadır. Bunu başarabildiğimiz ölçüde, bugün çeşitli düzeylerde yaşanan örgütlenme sorunları aşılabilecek, sendikalar gerçek anlamda örgütlenme ve mücadele örgütleri haline getirilebilecektir.