SADECE KAZANMAYA ÇALIŞTIĞINIZDA NELER KAYBEDERSİNİZ

“Sadece futboldan anlayan, futboldan da anlamaz.”
(L. C. Menotti)

Avrupa futbol şampiyonası tüm hayal kırıklıklarına rağmen benim için çocukluğa dönüştü. Futbol kahramanlar, kötüler ve figüranların sonsuz geçit törenine sahne olan bir sinemasaldı. İnsani ve dayanışmacı bir tarz ile oynandığı zaman futbol, kolektif anlayıştan da ortaya çıkan bir resim oluyor. Çünkü orada aşk vardı, tutku, heyecan, mutluluk vardı. Beraberlik vardı, beraberce gülmek vardı. Futbol takımları bizim mahallelerimiz, biz de o mahallelerin çocuklarıydık.

Futbolun büyülü kaynaştırıcılığı, gelinen yer, memleket-köken farkını, gelir, meslek, inanç sistemi, deri rengi ve benzeri tüm ayırım unsurlarını silip atıyor, yalnızlık, dışlanmışlık, yoksulluk, ezilmişlik gibi duyguların geçici bir süre içinde olsa unutmasını da sağlıyordu.

Futbolun kuşkusuz en keyif veren tarafı öngörülemezliğinde ve bu da oyunun hatalara, kendiliğindenliğe, şansa açık oluşundan geliyor. Futbol tarihinde en büyülü anlar, bu öngörülemezliklerin yarattığı heyecanlardan açığa çıkıyor. Ve futbolu canlı izlemeyi anlamlı ve hatta gerekli kılan da bu öngörülemezliğin ta kendisi.

Futbol günümüzdeki tüketim kültürünün en önemli öğelerinden biri. Futbol endüstrisi ifadesi artık yerleşmiş bir gerçeklik. Futbol toplumu birleştirir ama kapitalizmin eline düşmüş futbol ayrıştırıcıdır. Ancak kapitalist anlayış içinde futbolun gösteri niteliğinin, süreç içinde endüstriyel bir niteliğe evrilmesi, onu ticari iş kolu haline getirdi.

Futbol, artık sahaların dışına taşıp akla gelen her konu için araç olmaya başlamıştır. Pek çok şeyin futbol üzerinden anlatıldığı-manipüle edildiği bir dönemden geçiyoruz. Futbolun ekonomik gücünün ötesinde bir kamuoyu oluşturma ve bu kamuoyunu harekete geçirme gücüne sahiptir.

Futbolun giderek endüstriyel bir sektöre dönüşmesi, oluşan gelirin paylaşımında ciddi savaşımlar gerektirmektedir. Futbol iktidarına ortak olanlar, yeni futbol ekonomisindeki paylarını arttırabilmek için daha geniş kitlelerin ilgisini çekmek ve bu ilgiyi artan düzeyde korumak durumundadırlar. Bunun için futbolun büyülü atmosferini, kitle iletişim araçlarını kullanarak daha da gerginleştirip, kışkırtmaya çalışan bu anlayışın önüne geçmenin çok da kolay olmadığı görülmektedir.

Futbol, çocukluğumuzda veya gençliğimizde mahalle aralarında oynadığımız bir oyun olmaktan çıkalı çok oluyor. Endüstriyel futbola karşı; futbolun futbol olarak kalması, yeniden herkesin erişebileceği, keyif alabileceği ve halk için üretildiği bir oyun olabilmesi de ancak futbolseverlerin mücadeleleriyle mümkün olabilir. Bu aynı zamanda semtine, insanlarına, kendisine sahip çıkma mücadelesidir. Tribünün asi çocukları Çarşı’nın koyduğu tepkiyi hatırlayın: Umut Bitmez Karanlık Biter Gezi Kalır.

Küreselleşmiş futbol bir emperyalizm biçimidir ve imparatorluklar er veya geç çökmeye mahkûmdur.”

Unutmayalım, top yuvarlaktır ve maç henüz bitmemiştir…”Artık duvardaki bir tuğla olmadığımızı yeniden gösterme, hep beraber isyanımızı bağırma zamanı.